düdüklü tencere
a.
Buhar bas›nc›ndan ya-
rarlanarak yeme¤i h›zl› pifliren tencere.
düello
a. (düe’ello) ‹t.
1.
‹ki kifli aras›nda
ve tan›klar önünde yap›lan silahl› vurufl-
ma.
2.
mec.
Karfl›t görüflteki kifli ya da
gruplar aras›ndaki çat›flma.
düet
a. ‹t. müz.
Karfl›l›kl› iki kifli taraf›ndan
söylenen flark›.
dü¤me
a.
1.
Giysi, nevresim. vb. fleylerin
üzerine dikilen; iliklemeye ya da süsle-
meye yarayan; kemik, metal, sedef gibi
sert maddelerden yap›lm›fl küçük parça.
2.
Çevrilmek ya da üzerine bas›lmak yo-
luyla bir elektrik ak›m›n› açan ya da ka-
patan, bir makineyi iflleten ya da durdu-
ran parça:
televizyonun dü¤mesi.
dü¤melemek
(-i)
Dü¤meyi ili¤e geçirmek,
iliklemek.
dü¤üm
a.
1.
‹p, iplik, halat, tel gibi nesne-
leri dolay›p birbirinin aras›ndan geçire-
rek ya da kendi üzerlerine dolayarak ya-
p›lan ba¤, bo¤um.
2.
ed.
Roman, öykü,
masal gibi anlat› türlerinde olaylar›n
karmafl›k bir durum ald›¤› serim ile çö-
züm aras›nda yer alan bölüm.
3.
fiz.
Du-
ra¤an bir dalga sisteminde, titreflimin
ay›rt edici büyüklü¤ünün s›f›r genlikte
oldu¤u nokta.
4.
mec.
Anlafl›lamayan,
çözülemeyen, içinden ç›k›lmas› güç ya
da kar›fl›k durum:
Bu cinayette dü¤üm
bir türlü çözülemedi.
dü¤ün
a.
1.
Evlilik nedeniyle yap›lan tören,
e¤lence.
2.
Sünnet s›ras›nda yap›lan
e¤lence, sünnet dü¤ünü.
dü¤ün çiçe¤i
a. bitb.
A¤açl›k ve çal›l›k yer-
lerde yetiflen, çok y›ll›k otsu bitki.
dük, -kü
a. Fr.
Baz› ülkelerde prensten son-
ra gelen en yüksek soyluluk unvan›.
dükkân
a. Ar.
1.
Perakendeci ya da toptan-
c› esnaf›n mallar›n› satt›¤› ya da küçük
zanaatkâr›n mesle¤ini yapt›¤› yer:
bak-
kal dükkân›.
2.
mec.
‹fl yeri.
düldül
a. Ar. (Peygamberin Hz. Ali’ye ar-
ma¤an etti¤i at›n ad›ndan)
1.
flaka
Kötü,
çelimsiz at.
2.
flaka
Eski otomobil.
dülger
a. Far.
Yap›lar›n ahflap çat› ifllerini
yapan usta.
dümbelek, -¤i
a.
1.
Çanak biçiminde, dar-
bukaya benzer bir tür vurmal› çalg›.
2.
ön a. hlk.
Anlay›fls›z, aptal, sersem.
dümdüz
ön a. (dü’mdüz)
1.
Çok düz:
düm-
düz yol.
2.
mec.
Bilgisi, görgüsü çok
dar s›n›rlar içinde kalan (kifli):
dümdüz
bir adam.
3.
mec.
Basit, sade:
dümdüz
bir elbise.
dümen
a. ‹t.
1.
Hava ve deniz tafl›tlar›n›n
yönlendirilmesini sa¤layan hareketli
parça.
2.
argo
Hile düzen, dalavere.
dü-
men tutmak
den.
gidece¤i yolu gözle-
yerek bir tekneyi kullanmak.
dün
a.
1.
Bugünden önceki gün.
2.
Geç-
mifl.
3.
be.
Bugünden bir önceki günde.
4.
be.
K›sa bir süre önce.
dünür
a.
Kar› kocan›n anne babalar›n›n bir-
birlerine göre her biri.
dünya
a. (dünya:) Ar.
1.
D›fl çevre, ortam.
2.
‹nançlar› bir olan ülkeler toplulu¤u:
‹slam dünyas›.
3.
Herkes, insanl›k:
Bü-
tün dünya bu konuyla ilgileniyor.
4.
Duygu, düflünce ve hayal âlemi:
Kendi
dünyas›na çekilmifl, kimseyle iliflkisi
yok.
5.
(büyük D ile)
gökb.
Üzerinde ya-
flad›¤›m›z gök cismi, yer.
6.
Bir özelli-
¤iyle tan›mlanan toplumsal grup:
sanat
dünyas›.
7.
‹nsano¤lu taraf›ndan olufl-
turulan, kurulan kavramlar›n, fleylerin
tümü:
bilgisayar dünyas›.
dünya dur-
dukça
sonsuza dek.
dünyada olmaz
ke-
sinlikle olmaz, olanaks›z.
dünya kadar
pek çok.
dünya âlem
a.
Herkes, bütün insanlar.
dünyaevi
a.
Evlilik.
dünya güzeli
a.
Çok güzel erkek ya da ka-
d›n.
dünyal›k, -¤›
a.
‹nsan›n yaflamas› için ge-
rekli olan mal, mülk, servet, para.
dünya mal›
a.
1.
Varl›k, servet.
2.
‹nsan›n
hofluna giden, ona huzur veren durum
ve koflullar›n tümü.
dünyan›n yedi harikas›
a.
Eski ça¤larda
düdüklü tencere
dünyan›n yedi harikas›
227
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 227