dufl
a. Fr.
1.
Temizlik ya da tedavi amac›yla
vücuda yüksekten su püskürtme:
Il›k bir
dufl ald›m.
2.
Su püskürtmeyi sa¤layan
ayg›t:
Dufl bozulmufl.
dufl almak (yap-
mak)
dufl ile y›kanmak.
dut
a. Far. bitb.
1.
Dutgillerden, ›l›man böl-
gelerde yetiflen, k›fl›n yapraklar›n› dö-
ken bir a¤aç.
2.
Bu a¤ac›n beyaz, kara,
pembe renkli, ekfli ya da tatl› ve sulu
meyvesi.
dutgiller
ç. a. bitb.
‹ki çeneklilerden, dut,
incir vb. kapsayan bir bitki familyas›.
duvak, -¤›
a.
Gelinin, bazen yüzünü de ör-
tecek biçimde bafl›na takt›¤› ve gelinli-
¤in bir parças› olan dantel ya da tülden
örtü.
duvar
a. Far.
1.
Bir yap›n›n yanlar›n› d›fla
karfl› koruyan; iç bölümlerini birbirin-
den ay›ran; tu¤la, tafl vb. gereçlerin üst
üste harçla birlefltirilmesiyle oluflturu-
lan dikey düzlem.
2.
Bir yerin s›n›rlar›n›
belirleyen; tafl, tu¤la ve kerpiçten yap›-
lan engel, set:
bahçe duvar›.
3.
mec.
‹le-
tiflim ve anlaflma engeli:
Aram›zda afl›l-
maz bir duvar vard›.
duy
a. Fr.
Elektrik ampulünün tak›ld›¤› por-
selen ya da plastik k›l›f içinde bak›rdan
ya da pirinçten yivli yuva.
duyarga
a. hayb.
Eklem bacakl›larda, bafl›n
üstünde bulunan duyu alma organ›; an-
ten.
duyarl›
ön a.
1.
Çok çabuk alg›layabilen,
hassas.
2.
Herhangi bir duyuma çok ça-
buk tepki gösterebilen, hassas.
3.
Ça-
buk heyecanlanan, duygular›na kap›lan;
hassas.
duyarl›k, -¤›
a.
1.
Duyum ve uyar›lar› alg›-
layabilme yetene¤i, hassasiyet.
2.
Her-
hangi bir fleye, zay›f bir etkiye tepki gös-
terebilme yetene¤i.
duygu
a.
1.
Duyularla alg›lama, his.
2.
Be-
lirli fleylerin, olaylar›n ya da bireylerin
insan›n iç dünyas›nda uyand›rd›¤› izle-
nim.
3.
Önsezi.
4.
Kifliye özgü ruhsal
hareket, hareketlilik:
Bu konuda duygu-
lar›nla davranamazs›n.
duygulan›m
a.
Etkilenme, duygulanma.
duygulanmak
(nsz.)
Derin biçimde etkilen-
mek, güçlü duygular›n etkisinde kal-
mak:
Bu davran›fl›ndan çok duygulan-
d›m.
duygusal
ön a.
1.
Duygularla ilgili olan,
duygulara dayanan, hissî.
2.
Duygunun
a¤›r bast›¤› eser ya da insan:
Duygulu
bir filmdi.
duymak
(-i)
1.
Kulakla alg›lamak, iflitmek:
Sokaktan gelen sesi sen de duydun
mu?
2.
Bilgi edinmek, haber almak, ö¤-
renmek; iflitmek:
Bütün yapt›klar›n›z›
duydum.
3.
Bir fleyi koklama, dokunma
vb. duyularla alg›lamak, hissetmek:
Ya-
n›k kokusunu sen de duydun mu?
4.
Bir
ruh durumu içine girmek:
Sizinle birlik-
te çal›flmaktan onur duyar›m.
5.
mec.
Sezmek, fark etmek, hissetmek:
Bugün
nas›l geçti, hiç duymad›m.
duyu
a.
‹nsanlar›n ve hayvanlar›n d›fltan
gelen uyar›lar› görme, iflitme, koklama,
dokunma ve tat alma organlar›yla alg›la-
ma yetene¤i.
duyum
a.
Duyular arac›l›¤›yla edinilen izle-
nim:
so¤ukluk duyumu.
duyumsamak
(-i)
Bir fleyin varl›¤›n›, duru-
munu duyularla alg›lamak, sezmek.
duyurmak
(-i, -e)
1.
Duymas›n› sa¤lamak:
Sonunda sesimizi duyurduk.
2.
Ö¤ren-
mesini sa¤lamak, ilan etmek:
Meseleyi
tüm ailene duyurmuflsun.
3.
mec.
Sez-
dirmek:
Bu ifli kimseye duyurmay›n.
duyuru
a.
Bir durumu, bir olguyu, bir ifli
duyurmak için yay›mlanan yaz›l› ya da
sözlü haber; ilan, anons.
duyufl
a. 1. Duymak eylemi ya da biçimi.
2.
mec.
Sezifl.
dübefl
a. Far.
Tavla oyununda her iki zar›n
da beflli gelmesi.
düdük, ¤ü
a.
‹flaret vermek için kullan›lan
ve keskin ses ç›karan araç: gemi düdü-
¤ü.
düdük gibi
(elbise için) çok dar, da-
rac›k.
dufl
düdük
226
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 226