saptamal›s›n.
3.
a.
Türk müzi¤inde bir
usul.
aksam
ç. a. (aksa:m) Ar.
Bir bütünün k›-
s›mlar›, bölümleri:
makine aksam›.
aksamak
(nsz.)
1.
Hafifçe topallamak, vü-
cudu bir yana daha fazla e¤erek yürü-
mek:
Aya¤› incinince, günlerce aksaya-
rak dolaflm›flt›.
2.
mec.
(ifl, sistem için)
Düflünüldü¤ü gibi ifllememek, geride
kalmak, kesintiye u¤ramak:
F›rt›na ç›-
k›nca ifllerimiz aksad›.
aksan
a. Fr.
1.
Bir ülkenin, bir bölgenin in-
sanlar›na özgü söyleyifl özelli¤i:
Türkçe-
yi ‹ngiliz aksan›yla konufluyor.
2.
dlb.
Vurgu.
aksan› bozuk
ön a.
Bir dildeki sözcükleri
do¤ru söyleyemeyen, dilin söyleyifl
özelliklerini gerekti¤i gibi beceremeyen.
aksatmak
(-i)
Bir ifli gerekti¤i gibi yerine
getirememek, geciktirmek:
Fazla tele-
vizyon izlersen, derslerini aksat›rs›n.
aksesuar
a. Fr.
1.
Bir ana ögeyi tamamla-
yan ve kendine özgü bir yarar›, güzelli¤i
olan parça, nesne:
otomobil aksesuar-
lar›.
2.
tiy.
Bir tiyatro oyunu sergilenir-
ken sahne dekorunu tamamlayan çeflit-
li eflya, nesne.
3.
Kad›n giyiminde giysi-
yi tamamlayan küpe, kolye, eldiven,
eflarp, flapka, çanta gibi çeflitli eflyalar›n
bütünü.
aksetmek
(nsz.) (a’ksetmek) Ar.+T.
1.
(ses
için) Bir engele çarp›p geri dönmek,
yank›lanmak:
Silah sesi, da¤larda ak-
setti.
2.
(-e)
(›fl›k için) Yans›t›c› bir yü-
zeye çarparak geri dönmek, yans›mak.
3.
(-e)
(bir cisim, ›fl›k) Düz ve parlak bir
yüzeyde görülmek, yans›lamak:
Denize
akseden kente uzun uzun bakt›.
4.
mec.
Bir olay, bir durum duyulmak, ulaflmak,
yay›lmak:
Olay bas›na aksetmiflti.
aks›r›k, -¤›
a.
Solunum kaslar›n›n birden-
bire kas›lmas› sonucu a¤›z ve burundan
h›zl›, gürültülü bir biçimde hava boflalt-
ma olay›; aks›rma; hapfl›r›k; hapfl›rma:
Yine aks›r›k tuttu beni.
aks›rmak
(nsz.)
Solunum kaslar›n›n bir-
denbire kas›lmas› sonucu a¤›z ve bu-
rundan h›zl›, gürültülü bir biçimde hava
boflaltmak; hapfl›rmak:
San›r›m üflüt-
tüm, çünkü gün boyunca aks›rd›m.
aksi
ön a. Ar.+T
1.
Ters, karfl›t, z›t, birbiriy-
le uyuflmayan:
Aksi yönlere do¤ru yü-
rüdüler.
2.
Uygun olmayan, hofl olma-
yan:
Aksi bir davran›fl göstermemelisin.
3.
Huysuz, h›rç›n, uyumsuz, inatç›:
Çok
aksi bir adamd›r, herkesi tersler.
aksilik, -¤i
a.
1.
Huysuzluk, geçimsizlik,
terslik, inatç›l›k
: Bütün gün aksili¤i üze-
rindeydi.
2.
mec.
Bir iflin ters gitmesi
durumu, terslik, uygunsuzluk, flanss›z-
l›k:
Aksilik bu ya, tam gezmeye ç›kacak-
t›k, hava bozdu.
aksilik etmek
huysuz-
luk yapmak, güçlük ç›karmak, anlaflma-
ya yanaflmamak, inatç›l›k etmek:
Aksilik
edersen buradaki herkesi k›zd›r›rs›n.
aksine
be.
Tersine, z›t biçimde:
Söz ver-
mifltin, ama yine aksine hareket ediyor-
sun.
aksiyon
a. Fr.
1.
Eylem.
2.
Hareket, ifl.
3.
tiy.
Oyunun konusunu gelifltiren olay,
geliflim.
akflam
a.
1.
Gündüzün sonu, gecenin ilk
saatleri:
Akflama bize gelin.
2.
Gece:
Dün akflam arkadafl›mda kald›m.
akflamc›
a.
1.
Her akflam içki içmeyi al›fl-
kanl›k durumuna getirmifl kifli.
2.
Ak-
flam saatlerinde çal›flan kifli:
Bu hafta
akflamc›y›m.
akflamlamak
(nsz.)
1.
Bütün günü bir iflte
ya da bir yerde geçirmek:
‹flim çok, bu-
gün de akflamlayaca¤›m.
2.
Akflam› bir
yerde geçirmek:
Çad›rda akflamlamaya
karar verdik.
akflamleyin
be. (akfla’mleyin)
Akflam oldu-
¤unda, akflam saatlerinde:
Akflamleyin
size u¤rar›m.
akflamüstü
be.
Akflama do¤ru, güneflin
batt›¤› s›ralarda:
Akflamüstü bir iflim
vard›.
akflamüzeri
be.
Akflamüstü.
aksam
akflamüzeri
33
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 33