arkas› bas›k ayakkab›.
bas›kl›k, -¤›
a.
1.
Bas›k olma durumu.
2.
mat.
Bir elipsin büyük ve küçük eksen-
leri aras›ndaki fark›n büyük eksene ora-
n›.
bas›l›
ön a.
1.
Üzerine yaz›, resim vb. ba-
s›lm›fl olan; matbu:
bas›l› evrak.
2.
Ba-
s›larak doldurulmufl olan:
Turflu bas›l›
kavanozlar› vitrinine yerlefltirdi.
bas›m
a.
1.
Çeflitli araçlarla k⤛t ve bez
yüzeylere yaz›, resim ç›karma ifllemi;
bas›:
Kitaplar›n bas›m› sürüyor.
2.
Bu
yöntemle elde edilen ürün:
Bu kitaplar›n
yeni bas›m› yap›l›yor.
bas›mc›
a.
Bas›mevi sahibi kifli, matbaac›.
bas›mevi
a.
Kitap, gazete, dergi, afifl vb.
fleylerin bas›ld›¤› yer; matbaa.
bas›n
a.
1.
Gazete, dergi gibi günlük, haf-
tal›k, ayl›k olarak düzenli ç›kan süreli ya-
y›nlar›n tümü; matbuat:
Türk bas›n›, bu
konuya yeterince yer vermedi.
2.
Gaze-
te ve dergi ç›karma etkinli¤inin içinde
olanlar›n tümü:
Ulusal basketbol tak›m›,
çal›flmalar›n› bas›na kapal› sürdürüyor.
bas›nç, -c›
a. fiz.
Bir yüzeye etkide bulunan
kuvvet ye¤inli¤inin birim alana oran›.
bas›nçölçer
a.
Hava bas›nc›n› ölçmekte ve
buna dayanarak yer yükseltilerini ve ha-
va de¤iflimlerini belirlemekte kullan›lan
ayg›t; barometre.
bas›n kart›
a.
Bas›n ve yay›n organlar› çal›-
flanlar›ndan bas›n kurulufllar›na üye
olanlara verilen, çal›flmalar›nda baz› ko-
layl›klar da sa¤layan bir tür kimlik kart›.
bas›n toplant›s›
a.
Yetkili ya da ilgili kiflinin
herhangi bir konuda aç›klama yapmak
için gazetecilerle yapt›¤› toplant›.
bas›ölçer
a.
1.
Buhar›n ya da gaz›n, bulun-
du¤u kab›n iç yüzeylerine yapt›¤› bas›n-
c› ölçen ayg›t, manometre.
2.
Ak›flkan-
lar›n bas›nc›n› ölçen ayg›t.
basil
a. Fr. dirb.
Bakterilerin çubuk ya da
silindir biçiminde ince uzun olan türü.
basiret
a. (basi:ret) Ar.
Uza¤› görebilme,
olacaklar› sezebilme gücü; sa¤görü.
basiretsizlik, -¤i
Uza¤› görememe, olacak-
lar› sezip önlem alamama, sa¤görüsüz-
lük:
basit
ön a. Ar.
1.
Kavranmas›, anlamas›,
uygulanmas›, gerçeklefltirilmesi kolay
olan; karmafl›k olmayan:
Basit bir so-
ruymufl.
2.
mec.
Gösterifli, süsü olma-
yan; sade; do¤al:
Üzerinde basit bir el-
bise vard›.
3.
mec.
Özelli¤i, derinli¤i ol-
mayan; s›radan:
Babas› gibi basit bir
muhasebeci olmak istemiyordu.
4.
mec.
Görgüsüz, bilgisiz, baya¤›:
Basit
bir insan o, onunla arkadafll›k yap›lmaz.
basit cümle
a. dlb.
Basit tümce.
basit faiz
a. ekon.
Faizlerin eklenmedi¤i
ana paraya verilen faiz.
basit kelime
a. dlb.
Basit sözcük.
basit kesir, -sri
a. mat.
Pay› paydas›ndan
küçük ya da bir bütünden küçük olan
kesirler.
basitleflmek
(nsz.)
1.
Anlafl›l›r, kavran›l›r
bir duruma gelmek; kolaylaflmak:
Konu-
yu basitlefltirerek anlat›yorum.
2.
Ken-
dini alçalt›c› davran›fllarda bulunmak,
baya¤›laflmak:
Kendine gel, çok basit-
lefltin.
basit sözcük
a. dlb.
Yap›m eki almam›fl,
kök durumundaki sözcük.
basit tümce
a. dlb.
Tek duyguyu, tek dü-
flünceyi, tek yarg›y›, tek haberi, tek iste-
¤i bildiren tümce.
basket
a. ‹ng. sp.
Basketbol oyununda ka-
zan›lan her say›.
basketbol
a. ‹ng. sp.
Befler oyuncudan ku-
rulu iki tak›m aras›nda oynanan ve topu
a¤ geçirilmifl iki çemberden geçirilmesi-
ne dayanan oyun.
basketbolcu
a.
Basketbol oyuncusu, bas-
ketçi.
basketçi
a.
Basketbolcu.
bask›
a.
1.
Bir yay›n›n belli zaman aral›kla-
r›yla yinelenmifl bas›mlar›ndan her biri:
üçüncü bask›.
2.
Bas›m say›s›, tiraj:
Ga-
zetemizin günlük bask›s› yüz bindir.
3.
Bir eserin bas›l›fl biçimi:
lüks bask›.
4.
bas›kl›k
bask›
94
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 94