turkce sozluk - page 104

den, s›cak iklimde yetiflen, süs bitkisi
olarak da yetifltirilen, gösteriflli yaprak-
lar›, renkli ve canl› çiçekleri olan bir bit-
ki.
begüm
a.
Hint prenseslerine verilen unvan.
be¤eni
a.
1.
Güzel ya da çirkin yarg›s›n›
verdiren duygu, zevk:
Gösteri çok gü-
zeldi, hepimizin be¤enisini kazand›.
2.
Güzeli çirkinden ay›rabilme yetisi, zevk:
Bu elbise, benim be¤enime göre hofl
de¤il.
be¤enmek
(-i)
1.
‹yi ya da güzel bulmak:
Bu filmi çok be¤endim.
2.
Birbirine
benzer fleyler aras›ndan birini seçerek
ay›rmak:
fiu gömleklerden birini be¤en.
beher
ön a. Far.
Her bir, her.
behey
ünl.
K›zg›nl›k, ç›k›flma bildirir:
Behey
adam, hesap vereceksin!
bej
a. Fr.
1.
Sar›ya kaçan aç›k kahverengi.
2.
ön a.
Bu renkte olan.
bek
a. sp. ‹ng.
Futbol oyununda savunma
oyuncusu.
bekâr
a.
1.
Evli olmayan, evlenmemifl kifli:
Hâli vakti yerinde bekâr bir insand›.
2.
Evli olmas›na karfl›n, ailesinden ayr›,
yaln›z yaflayan kifli.
bekâret
a. (bekâ:ret) Ar.
1.
Bakire olma du-
rumu, k›zl›k.
2.
Safl›k, masumluk, do-
¤all›k, temizlik.
bekçi
a.
Bir yeri ya da bir fleyi bekleyip ko-
rumakla görevli kifli:
Eskiden mahalle
bekçileri vard›.
beklemeli
ön a.
S›n›fta kalan ve derslere
devam etmeyen (ö¤renci).
beklemek
(nsz.)
1.
Bir ifl gerçekleflinceye,
bir kimse gelene de¤in bir yerde dur-
mak:
Otobüs bekliyorum.
2.
(-i)
Zaman
vermek, acele etmemek:
Onu befl daki-
ka daha bekleyelim.
3.
(-i)
Bir fleyi, bir
kimseyi korumak, gözetmek:
Bütün ge-
ce hasta annesini beklemiflti.
4.
(-i, -
den)
Ummak:
Sizden bu davran›fl› bek-
lemezdim.
5.
(-i)
Bozulmadan ayn› du-
rumda kalmak:
Bu yar›n› beklemez, he-
men yememiz gerekir.
beklenti
a.
1.
Bir olgunun sonucunda ger-
çekleflmesi beklenen fley:
K›z›n›n bafla-
r›l› bir hekim olmas›n›n beklentisi için-
deydi.
2.
Kiflinin kendisinden beklenen-
ler karfl›s›ndaki ön görüflü:
Beklentinizi
bofla ç›karmayaca¤›m.
bekleflmek
(nsz.)
Birlikte ya da karfl›l›kl›
beklemek:
Ne diye burada beklefliyorsu-
nuz?
bekletmek (-i)
Beklemek eylemini baflkas›-
na yapt›rmak ya da birinin beklemesine
yol açmak:
Ben onu kap›da bekletirim.
Acele edin, taksiyi bekletmeyin.
Bektafli
öz. a. (bekta:fli:)
Hac› Bektafl Ve-
li’nin tarikat›ndan olan kifli.
Bektaflilik, -¤i
öz. a.
Hac› Bektafl Veli’nin
düflünceleri çerçevesinde oluflan bir ta-
rikat.
bel (I)
a.
1.
‹nsan vücudunda gö¤üsle ka-
r›n aras›ndaki ince bölüm:
Terzi, belimin
ölçüsünü almay› unuttu.
2.
Gö¤üsle ka-
r›n aras›ndaki ince bölümün s›rt alt›na
rastlayan bölgesi:
A¤›r kald›r›nca belim
tutuldu.
3.
Hayvanlarda omuz ile sa¤r›
aras›ndaki bölüm.
4.
Da¤ s›rtlar›nda
geçmeye elveriflli çukur yer.
5.
Geminin
orta bölümü.
bel (II)
a.
Topra¤› kazmak, alt›n› üstüne ge-
tirmek için kullan›lan, ucu sivri, kürek
ya da çatal biçimindeki tar›m arac›.
bel (III)
a. (Graham Bell’in ad›ndan)
Ses
fliddetini belirtmek için kullan›lan birim.
bela
a. (bela:) Ar.
1.
‹çinden ç›k›lmas› çok
güç olan kötü durum:
Öyle bir belaya
u¤rad›k ki hiç sorma.
2.
Büyük s›k›nt›la-
ra, zararlara neden olan olay, durum, ki-
fli:
Bu bela, bize bu fabrikay› kapatt›ra-
cak.
3.
Etki:
Uyuflturucu belas›na bulafl-
t›.
4.
Hak edildi¤i düflünülen ceza:
Sen
de belan› bulacaks›n.
belde
a. Ar.
Belediye örgütü bulunan yerle-
flim birimi.
belediye
a. Ar.
‹l, ilçe, belde gibi yerleflim
birimlerinde temizlik, ayd›nlatma, su,
esnaf›n denetimi, çevre düzenlemesi,
begüm
belediye
104
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 104
1...,94,95,96,97,98,99,100,101,102,103 105,106,107,108,109,110,111,112,113,114,...688
Powered by FlippingBook