somebody
(sambıdi) birisi
somehow
(samhau) her na-
sılsa / her nedense
someone
(samwan) birisi
somersault
(samıso:lt) takla /
takla atmak
something
(samting) bir şey
sometimes
(samtaymz) ba-
zen
somewhere
(samwei) bir ye-
re, bir yerde
son
(san) oğul
son-in-law
(saninlo:) damat
song
(song) şarkı
soon
(su:n) yakında, çok
geçmeden
sophisticated
(sıfistıkeytıd)
kültürlü, görmüş geçirmiş
sore
(so:) ağrılı, yaralı / küs-
kün
sore throat
(so:tro:t) boğaz
ağrısı
sorrow
(sorou) keder, acı,
üzüntü
sorry
(sori) üzgün
sort
(so:t) cins, sınıflara ayır-
mak, düzenlemek
SOS
(es ou es) imdat, S.O.S
soul
(soul) ruh
sound
(saund) ses
soup
(su:p) çorba
sour
(sauı) ekşi
source
(so:s) kaynak
south
(saut) güney
southern
(sadın) güneye ait,
güney bölgesi
souvenir
(su:vınyı) hatıra
sovereign
(savrin) egemen,
bağımsız
space
(speys) uzay
spaceship
(speysşip) uzay
gemisi
space shuttle
(speys şatl)
uzay mekiği
spade
(speyd) bahçıvan beli,
küreği / iskambilde maça
Spain
(speyn) İspanya
Spanish
(speniş) İspanyolca
spare
(spe:) ayırmak / kayır-
mak, kıyamamak / yedek
spare time
(spe: taym) boş
vakit
spark
(spa:k) parıldamak, kı-
vılcım / kışkırtmak
sparkle
(spa:kıl) parıldamak
sparkling
(spa:kling) parlak
sparrow
(spero) serçe
speak
(spi:k) konuşmak
speaker
(spi:kı) konuşan,
sözcü, hatip
speaking
(spi:king) konuşma
spear
(spiı) mızrak / zıpkın
-138-
somebody