turkce sozluk - page 177

da erkek:
Çocuk yaflta çal›flmaya baflla-
m›flt›.
3.
Soy bak›m›ndan o¤ul ya da k›z,
evlat:
O, asker çocu¤udur.
4.
Genç er-
kek:
Bu çocukla m› evlenecek?
5.
Belli
bir iflte deneyimi, yetene¤i olmayan toy
kifli:
Beni çocuk yerine koymay›n, yeteri
kadar deneyimim var.
6.
Yetiflkinlerden
beklenen olgunlu¤u, tutarl›l›¤› göstere-
meyen kifli:
Mühendis oldun, ama hâlâ
çocuksun.
7.
‹nsan, yurttafl:
Sen bu gü-
zel ülkenin çocu¤u de¤il misin?
çocuk
gibi 1)
yetenekleri geliflmemifl;
2)
ko-
layca inanan, kanan.
çocuk olmak
ço-
cuklaflmak.
çocuk akl›
a.
Hoflgörüyle karfl›lanmas› ge-
reken çocukça düflünme.
çocuk bahçesi
a.
Çocuklar›n oyun oyna-
mas› için ayr›lm›fl, içinde oyun ve e¤-
lence araçlar›n›n bulundu¤u bahçe.
çocuk bezi
a.
Bebeklerin ap›fl aras›na yer-
lefltirilen, emici özelli¤i olan sarg›.
çocuk bilimi
a.
Konu olarak çocu¤u al›p
her bak›mdan inceleyerek özelliklerini
belirten bilim, pedoloji.
çocuk bilimci
a.
Çocuk bilimi uzman›, pe-
dolog.
çocukça
ön a.
ve
be. (çocu’kça)
Çocu¤a
yak›fl›r (biçimde).
çocuk dili
a.
Konuflmay› yeni ö¤renen ço-
cuklar›n sözcükleri bozarak ve kendileri-
ne göre sözcükler üreterek oluflturduk-
lar› anlat›m.
çocuk felci
a.
Bir virüsten kaynaklanan ve
özellikle çocuklarda görülen, önlem
al›nmazsa felç olmaya kadar giden,
ateflli ve tehlikeli bir hastal›k.
çocuklaflmak
(nsz.)
Çocuk gibi davran-
mak.
çocukluk, -¤u
a.
1.
Çocuk olma durumu.
2.
‹nsan yaflam›n›n bebeklikle ergenlik
aras›ndaki dönemi.
3.
Çocukça davra-
n›fl.
çocuksu
ön a.
Çocukça olan, çocu¤a ben-
zeyen, çocuk gibi:
Adam›n çocuksu bir
yüzü vard›.
çocuk yuvas›
a.
Ailelerin küçük çocuklar›n›
sabah b›rak›p akflam ald›klar› bak›mevi
ve okul öncesi e¤itim kurumu, krefl.
ço¤almak
(nsz.)
Azken çok olmak, çok du-
ruma gelmek, artmak:
Kalabal›k gittikçe
ço¤al›yordu.
ço¤altma
a.
1.
Ço¤altmak eylemi.
2.
(bir
yaz›n›n, bir belgenin) Birçok kopyas›n›
ç›kartma, teksir.
ço¤altmak
(-i)
1.
Say›s›n›, miktar›n›, ölçü-
sünü art›rmak:
Son zamanlarda mal›n›
mülkünü iyice ço¤altm›flt›.
2.
(bir yaz›-
n›n, bir belgenin) Birçok kopyas›n› ç›-
kartmak, teksir etmek.
ço¤u
be.
1.
Çok kere, çok zaman:
Kaleye
ço¤u ben geçerdim.
2.
ad.
Bir fleyin bü-
yük bölümü:
Toplant›ya ço¤u kat›lma-
m›flt›.
ço¤ul
a. dlb.
Çokluk.
ço¤ulcu
ön a. topb.
1.
Ço¤ulculukla ilgili
olan.
2.
a.
ve
ön a.
Ço¤ulculuk yanl›s›
olan (kifli).
ço¤ulcu demokrasi
a. topb.
Çeflitli görüfl
ve e¤ilimlerde olan parti ve kurulufllara
yönetimde söz hakk› tan›yan demokrasi
biçimi.
ço¤ulculuk, -¤u
a. topb.
Çeflitli düflüncele-
rin ve e¤ilimlerin yönetimde etkisini ka-
bul eden siyasi yöntem.
ço¤umsamak
(-i)
Bir fleyin düflünülenden
daha çok oldu¤u yarg›s›na varmak, çok
görmek, çok bulmak.
ço¤un
be. (ço’¤un)
Ço¤u kez, ço¤unlukla.
ço¤unluk, -¤u
a.
Say›ca üstünlük, ekseri-
yet:
Ço¤unlu¤un verdi¤i karara sayg›
duymal›s›n›z.
ço¤unlukla
be.
Ço¤u zaman, ço¤u kez, ek-
seriya:
Sabahlar› kahvalt›da ço¤unlukla
kahve içerim.
çok, -¤u
ön a.
1.
Say›, nicelik, de¤er, dere-
ce vb. bak›m›ndan büyük, afl›r› olan:
Bunu bilmeyen çok insan vard›r.
2.
be.
Say›, süre, güçlük vb. bak›m›ndan afl›r›
biçimde:
Güneflte çok kalmay›n.
çok
bilmifl 1)
her fleye akl› eren, ak›ll›, zeki;
çocuk akl›
çok
177
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 177
1...,167,168,169,170,171,172,173,174,175,176 178,179,180,181,182,183,184,185,186,187,...688
Powered by FlippingBook