damar
a.
1.
anat.
Canl› varl›klarda kan›n ya
da besi suyunun dolaflt›¤› kanal.
2.
Mermerde, tahta kesitlerinde ve baz›
tafllarda renk ayr›l›¤›n› gösteren dalgal›
çizgi:
mermer damar›.
3.
Baflka türden
katmanlar›n aras›nda yer alan ak›flkan
ya da kat› maden ya da mineral katma-
n›:
petrol damar›.
4.
bitb.
‹çinde besi
suyunun dolaflt›¤›, canl› ya da cans›z
hücrelerin üst üste gelmesiyle oluflmufl
boru.
5.
hayb.
Böceklerin kanatlar›nda
yer alan, kanatlar› dik tutmaya yarayan
ve içinde sinirlerin, solunum borucukla-
r›n›n bulundu¤u boru biçiminde organ.
6.
Soy, yarad›l›fl.
7.
mec.
Huy, mizaç.
damar damar
be.
1.
Çok damarl›.
2.
Kat-
manl›.
damarl›
ön a.
1.
Damar› olan, damar› göz-
le görülebilecek denli belirgin olan:
Da-
marl› elleri vard›.
damar sertli¤i
a. t›p
Atardamar sistemin-
de, damarlar›n iç yüzeyinin y›pranmas›,
kireçlenmesi sonucunda ortaya ç›kan
dolafl›m güçlü¤ü ile kan bas›nc›n›n art-
mas› hastal›¤›.
damat, -d›
(da:ma:t) Far.
Anne ve babaya
göre k›zlar›n›n kocas›, güvey.
damga
a.
1.
Bir fleyin üzerine bas›lan ifla-
ret, niflan, yaz›.
2.
Bu iflareti, niflan›, ya-
z›y› basmakta kullan›lan araç; mühür;
kafle.
3.
mec.
Birinin ad›n› kötüye ç›kar-
tan yüz k›zart›c›, utanç verici durum:
Hain damgas›n› yemiflti.
4.
mec.
Bir fle-
yin kime, hangi ça¤a ait oldu¤unu gös-
teren belirgin nitelik:
Bu eser, Türk mi-
marisinin damgas›n› tafl›maktad›r.
damga pulu
a.
Resmî ifllemlerde baz› bel-
gelere yap›flt›r›lan pul.
damgalamak
(-i)
1.
Bir fleyin üzerine dam-
ga ile iflaret koymak, damga vurmak.
2.
mec.
Bir kimseye, gerçe¤e dayanmadan
herhangi bir nitelik ya da yüz k›zart›c›
bir suç yüklemek:
Onu h›rs›zl›kla dam-
galam›fllard›.
damgal›
ön a.
1.
Damgas› olan, damgalan-
m›fl olan.
2.
Kendisine yüz k›zart›c› bir
suç yüklenmifl olan.
dam›t›c›
a.
1.
‹mbik.
2.
Sanayide temel
maddelerin elde edildi¤i maddeleri da-
m›tan kifli.
dam›t›k
ön a. kim.
Dam›tma yoluyla elde
edilmifl olan.
dam›tmak
(-i) fiz.
ve
kim.
1.
Baz› kat› ürün-
leri, gaz ürünler elde etmek için ›s› yo-
luyla temel ögelerine ayr›flt›rmak.
2.
S›-
v› kar›fl›mlar›, özellikleri belli baz› ürün-
lere ay›mak.
dam›zl›k, -¤›
ön a.
ve
a.
Yaln›zca dölü al›n-
mak üzere yetifltirilen üstün nitelikli
(hayvan ya da bitki).
damla
a.
1.
Çok küçük miktarda s›v› kütle-
si:
kan damlas›.
2.
Damlal›kla kullan›lan
ilaç:
göz damlas›.
3.
ön a.
Damla biçi-
minde olan (de¤erli tafl):
elmas damla-
s›.
4.
mec.
Çok az:
‹ki damla ya¤mur
ya¤mad›.
damla damla
be.
Azar azar.
damlal›k, -¤›
a.
Bir s›v›y› damlatmak için
bir ucuna kauçuk bir bafll›k geçirilmifl;
di¤er ucu sivri, cam ya da plastikten
araç.
damlamak
(-e)
1.
Damla durumunda düfl-
mek:
Üstüne ya¤ damlam›fl.
2.
(nsz.)
‹çindeki damla damla akmak:
Musluk
daml›yor.
3.
(nsz., -e) mec.
Beklenme-
dik bir anda ç›k›p gelmek, bir yere ça¤-
r›lmadan gitmek.
damla sak›z›
a.
‹ri taneli, duru, parlak
renkli, iyi cins sak›z.
damla tafl
a.
1.
T›rafl edilmemifl, yuvarlak
ve cilalanm›fl de¤erli tafl.
2.
yerb.
Sark›t.
damlatmak
(-i, -e)
Damla damla ak›tmak.
damper
a. ‹ng.
A¤›r araçlar›n flasileri üzeri-
ne yerlefltirilen, inip kalkarak kasas›
içindeki yükü kolayl›kla boflaltabilen dü-
zenek.
damperli
ön a.
Damper düzene¤i olan:
damperli kamyon.
damping
a. (da’mping) ‹ng. ekon.
Belirli
bir ürünü iç ya da d›fl piyasalarda kolay-
damar
damping
187
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 187