2)
kurnaz.
çok geçmeden
k›sa bir süre
sonra:
Çok geçmeden o da eve geldi.
çok flükür
Tanr›’n›n verdi¤i nimetlerden
dolay› hoflnutlu¤u belirten bir söz.
çok
yafla
hapfl›ran birine söylenen iyi dilek
sözü.
çoktan
çok uzun zaman önce
: As-
kerli¤imi çoktan yapt›m.
çoktand›r
uzun
zamandan beri:
Çoktand›r dedemi gör-
medim.
çok ayakl›lar
ç. a. hayb.
Eklem bacakl› bö-
ceklerin her ekleminde bir ya da iki çift
aya¤› olan tak›m›.
çok düzlemli
ön a. mat.
Birkaç düzlemin
birbirini kesmesiyle oluflmufl (aç›).
çok efllilik, -¤i
a. topb.
Kad›n ya da koca-
n›n birden çok olmas›n›n toplumca
onayland›¤› evlilik biçimi.
çokgen
a. mat.
Aç› oluflturacak biçimde
dörtten çok kenardan oluflan kapal› düz-
lem.
çok gözeli
ön a. dirb.
Çok hücreli.
çok hücreli
ön a. dirb.
Yap›s›nda birden
çok hücre bulunan (hayvan ya da bitki).
çokluk, -¤u
a.
1.
Say› ya da ölçü bak›m›n-
dan çok olma durumu, fazlal›k, ekseri-
yet:
Derslerinin çoklu¤undan, baflka
fleylere zaman ay›ram›yordu.
2.
Ço¤un-
luk.
3.
be.
S›k s›k, ço¤u kez, ço¤u:
Ço-
¤unluk akflamlar› evde otururum.
4.
dlb.
Sözcüklerin belli eklerle birden çok
varl›¤› bildirme biçimi, ço¤ul.
çok sesli
ön a.
1.
müz.
Çok seslilik yön-
temlerinin uyguland›¤›.
2.
dlb.
Dilde bir-
çok sesi bildiren (harf):
çok seslilik, -¤i
a.
1.
müz.
Farkl› seslere ve
çalg›lara uygun olarak yazma ilkesine
dayanan müzik türü.
2.
Dilde bir harfin
birçok sesi karfl›lama özelli¤i.
çok tanr›c›l›k, -¤›
a. topb.
Birden çok tan-
r›n›n varl›¤›n› benimseyen inanç.
çok terimli
a. mat.
Birçok terimden oluflan
cebir ile ilgili anlat›m.
çok uluslu
ön a.
(ticaret, sanayi için) ‹ki ya
da daha çok ulustan ortaklar›n olufltur-
du¤u, iki ya da daha çok ulusla ilgili
olan:
çok uluslu flirketler.
çok yönlü
ön a.
1.
Birçok yetene¤i ya da
becerisi olan.
2.
Farkl› yönlere aç›lan:
Hükûmet çok yönlü bir d›fl politika yü-
rütüyor.
çok yüzlü
a. mat.
Tüm yüzleri birer çokgen
olan flekil.
çolak, -¤›
ön a.
Bir eli ya da kolu sakat ya
da tutmaz olan.
çoluk çocuk, -¤u
a.
1.
Çocuklarla birlikte
bütün aile:
Çoluk çocuk pikni¤e gittik.
2.
Bir iflte gerekli deneyimi kazanama-
m›fl yaflça küçük kifliler, gençler:
Çoluk
çocu¤un yapaca¤› bir ifl de¤il bu.
çomak, -¤›
a.
De¤nek.
çomar
a.
‹ri köpek, çoban köpe¤i.
çopur
ön a.
Yüzünde çiçek hastal›¤›ndan
kalma küçük yara izleri tafl›yan, afl›r› de-
recede çiçek bozu¤u olan (kifli).
çorak
ön a.
1.
Üzerinde bitki yetiflmeyen,
verimsiz (toprak).
2.
(su için) Ac›.
çoraklaflmak
(nsz.)
Çorak duruma gelmek.
çorap, -b›
a. Ar.
Çeflitli ipliklerden dikilen,
aya¤› ve baca¤›n bir bölümünü s›k›ca
saran giyecek.
çorba
a. Far.
Sebze, et ya da çok farkl› mal-
zemelerden yap›lan ve s›cak içilen bol
sulu yemek.
çorbac›
a.
1.
Çorba piflirip satan kimse.
2.
tar.
Yeniçerilerde bir birlik komutan›.
3.
tar.
Taflrada halk›n Hristiyan ileri gelen-
lerine verdi¤i unvan.
çotuk, -¤u
a.
1.
Topra¤›n üzerinde kalm›fl
a¤aç kökü.
2.
Kesilen a¤ac›n topraktan
yüksekte kalan bölümü.
çö¤ür
a. müz.
Ba¤lama ailesinden iri tekne-
li, k›sa sapl› bir çalg›.
çökel
a.
1.
Taflan suyun çekildikten sonra
b›rakt›¤› tortu.
2.
kim.
Çökelti.
çökelek, -¤i
a.
1.
Ya¤› al›nm›fl süt ya da
yo¤urdun kaynat›lmas›yla elde edilen
bir tür peynir.
2.
Tortu.
çökelmek
(nsz.) kim.
(bir s›v›n›n içinde eri-
mifl kat› madde) Bir ayrac›n yard›m›yla
s›v› dibine çökmek.
çok ayakl›lar
çökelmek
178
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 178