da¤l›ç, -c›
a. hayb.
‹ç Bat› Anadolu’da ye-
tifltirilen, iri kuyruklu, genellikle beyaz
renkli, melez koyun
da¤l›k, -¤›
a.
ve
ön a.
Da¤larla kapl› bölge:
da¤l›k ülke.
daha
be.
1.
fiimdiye kadar, henüz:
Daha
uyumad›.
2.
Olana ek olarak:
Befl daki-
ka daha bekler misin?
3.
Kendisinden
sonra üçüncü kifli iyelik eki alan bir ön
adla birlikte sözü edilen konuda önemli
durumu belirtmek için kullan›l›r:
Daha
sa¤l›kl› olmak için spor yapmal›s›n.
4.
Ön adlarda dereceleme yap›l›rken karfl›-
laflt›rmal› bir üstünlük bildirir:
Zeynep,
Bahar’dan daha çal›flkan.
dahas›
önce
söylenene ek olarak:
Dahas› hiç zama-
n›m yok.
dahi
ba¤. (da hecesi k›sa okunur)
1.
Da,
de, bile:
Bu bulmacay› sen dahi çöze-
mezsin.
2.
Koflul bildiren eylemlerden
sonra gelerek koflulun geçerli olmad›¤›-
n› bildirir:
Bütün gün konuflsa dahi bu
konuda beni ikna edemez.
dâhi
ön a.
ve
a. (da:hi) Ar.
Ola¤anüstü ye-
tene¤i ve yarat›c› gücü olan (kifli:
Ata-
türk bir dâhidir.
dâhice
ön a.
ve
be. (da:hi:’ce)
Dâhiye yak›-
fl›r (biçimde):
Dâhice bir askerî harekât
gerçeklefltirdi.
dâhil
a. (da:hil) Ar.
1.
‹ç, içeri:
Ormanl›k
alan dâhilinde atefl yakmay›n›z.
2.
be.
‹çinde, ile birlikte, kapsam›nda:
Annem-
ler dâhil yedi kifliyiz.
dâhil etmek
içine
almak:
Geziye sizi de dâhil edelim mi?
dâhil olmak
içinde olmak, kat›lmak, gir-
mek:
Geziye ben de dâhil olabilir mi-
yim?
dâhili
ön a. (da:hili:) Ar.
1.
‹çsel.
2.
‹çeri-
deki.
dâhiliye
a. (da:hiliye) Ar.
1.
t›p
‹ç hastal›k-
lar›.
2.
t›p
Hastanelerde iç hastal›klar›y-
la ilgili bölüm.
3.
esk.
(devlet yöneti-
minde) ‹ç iflleri.
dâhiliyeci
a. (da:hiliyeci) t›p
‹ç hastal›klar›
uzman›, dâhiliye mütehass›s›.
dâhiliye mütehass›s›
a. t›p
‹ç hastal›klar›
uzman›, dâhiliyeci.
dâhiyane
ön a.
ve
be. (da:’hi:ya:ne)
Ar.+Far.
Dâhice.
daim
ön a. (da:im) Ar. esk.
Sürekli, son-
suz.
daim olmak
sürüp gitmek, devam
etmek:
Sa¤l›¤›n›z daim olsun.
daima
be. (da:ima:) Ar.
Sürekli olarak, her
zaman:
Daima size yard›ma haz›r›m.
daimî
ön a. (da:imi:) Ar.
Sürekli, kal›c›, te-
melli:
Daimî bir ifle girmelisin.
dair
ön a. (da:ir) Ar.
Bir fley, bir kimse üze-
rine olan; onunla ilgili; onun üstüne:
Sa-
na dair duyduklar›m beni çok üzdü.
daire
a. (da:ire) Ar.
1.
mat.
Bir çember
içinde kalan düzlem parças›.
2.
Bir bi-
nan›n konut olarak kullan›lan bölümle-
rinden her biri.
3.
Belirli devlet ifllerini
yürütmekle görevli kurulufllardan her
biri; buradaki memurlar›n içinde çal›fl-
t›klar› yap›:
Dairedeki arkadafllarla ye-
me¤e ç›kaca¤›z.
4.
Bir binada ya da bir
gemide belli ifller için ayr›lm›fl bölüm:
kalorifer dairesi, makine dairesi.
5.
müz.
Büyük, zilli tef.
daire kesmesi
a. geom.
Bir dairenin iki ya-
r›çap› ile aralar›ndaki yay›n çevreledi¤i
alan.
daire parças›
a. geom.
Bir dairenin, bir ki-
rifli ile o kiriflin yay› aras›nda kalan alan.
dairesel
ön a. mat.
Daire biçiminde olan,
daire ile ilgili.
dakik
ön a. (daki:k) (k’ler kal›n okunur) Ar.
1.
Düzenli iflleyen:
Dakik bir saattir.
2.
mec.
Zaman› dikkatli kullanan, her fleyi
zaman›nda yapmaya özen gösteren:
Da-
kik bir çocuktur.
dakika
a. (daki:ka) (k’ler kal›n okunur) Ar.
1.
Bir saatin altm›flta birine eflit zaman
birimi.
2.
An, zaman:
fiu dakikada gele-
mem.
3.
mat.
Bir derecenin altm›flta bi-
rine eflit olan aç› birimi.
dakikas› daki-
kas›na
tam zaman›nda:
Otobüs dakika-
s› dakikas›na kalkt›.
dakikas›nda
be.
Hemen o anda, an›nda.
da¤l›ç
dakikas›nda
184
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 184