dolambaçl›
ön a.
1.
Dolambac› olan.
2.
mec.
‹çinden ç›k›lmas› zor, çaprafl›k:
Olay dolambaçl› bir durum alm›flt›.
dolambaçs›z
ön a.
1.
Dolambac› olmayan.
2.
mec.
Aç›k, do¤rudan do¤ruya olan:
Olay› dolambaçs›z bir flekilde anlat.
doland›r›c›
a.
ve
ön a.
Birini aldatarak ma-
l›n› ya da paras›n› alan kifli.
doland›rmak
(-i)
1.
Birini mal›n› ya da pa-
ras›n› elinden almak:
Babas›n› doland›r-
m›fllar.
2.
Dolaflt›rmak, gezdirmek:
Beni
de yan›na al›p akflama kadar doland›rd›.
3.
Etraf›n› çevirtmek.
dolan›m
a. ekon.
Mal ve paran›n elden ele
dolaflmas›, tedavül, sirkülasyon.
dolanmak
(-e)
1.
Bir fleyin çevresine sar›l-
mak:
‹p koluma doland›.
2.
(nsz) Bir fle-
yin çevresinde dönmek gezinmek:
Gölü
iki kez doland›k.
3.
Gelifligüzel gezmek:
Yat liman›nda dolan›yordu.
4.
(nsz.)
Ya-
y›lmak:
Mahallede bir dedikodu dolan›-
yordu.
dolap, -b›
a. Ar.
1.
Tahta ya da metalden
yap›lm›fl, bölmelerine ya da çekmecele-
rine eflya konulan kapakl› mobilya:
mut-
fak dolab›.
2.
Dönerek çal›flan, su çek-
meye yarayan düzenek:
kuyu dolab›.
3.
mec.
Hile, düzen, entrika.
dolar
a. (l ince okunur) ‹ng.
Amerika Birle-
flik Devletleri, Kanada ve Avustralya’n›n
para birimi.
dolafl›k
ön a.
1.
Birbirinin içine girmifl, ka-
r›flm›fl:
dolafl›k ip.
2.
Dolanarak gidilen
(yol):
Dolafl›k bir yoldan gelmifliz bura-
ya.
3.
Çözümlenmesi güç, içinden ç›k›l-
mayacak derecede kar›fl›k:
Dolafl›k bir
iflmifl.
4.
mec.
Dolayl› olarak anlatan,
sezdiren:
Dolafl›k bir anlat›m› var.
dolafl›m
a.
1.
Dolaflmak eylemi.
2.
anat.
Kan ve lenfin damarlar içindeki hareke-
ti, kan dolafl›m›.
dolaflmak
(nsz.)
1.
Belirli bir amaçla ya da
amaçs›z olarak gezmek, gezinmek:
D›-
flar› ç›k›p biraz dolaflaca¤›z.
2.
Do¤ru
gitmeyip yolu uzatmak ya da yol uza-
mak:
Oraya Yalova üzerinden giderseniz
çok dolafl›rs›n›z.
3.
Bir yere baflka yer-
den dolanarak ulaflmak:
Bahçeye gir-
mek için arkadan dolafl›n.
4.
(kan için)
Akmak:
Damarlar›m›zda kan dolafl›r.
5.
Saç, iplik gibi fleyler birbirine kar›flarak
güç çözülür duruma gelmek:
‹pler do-
laflm›fl.
6.
Çok kimse taraf›ndan söylen-
mek:
Ortada türlü söylentiler dolafl›yor-
du.
7.
(nefes için) Bir fley üzerinde ha-
fifçe hareket etmek.
8.
müz.
Belli bir
makam›n çerçevesi içinde kalarak melo-
diler kurmak, gezinmek.
9.
mec.
Belir-
mek: Yüzünde bir öfke dolafl›yordu.
dolay›
il.
Yüzünden, ötürü, nedeniyle:
Has-
tal›¤›ndan dolay› evde yat›yor.
dolay›s›yla
be. (dolay›s›’yla)
1.
Ba¤l› ola-
rak, dolay› biçimde:
Ben bural›y›m, do-
lay›s›yla her yerini iyi bilirim.
2.
Nede-
niyle:
Bayram dolay›s›yla dükkanlar ka-
pal›.
dolayl›
a.
Do¤rudan olmayan, dolay›s›yla
olan.
dolayl› tümleç, -ci
a. dlb.
Tümcede yükle-
min anlam›n› tamamlayan ve yönelme,
bulunma, ç›kma durumlar›nda bulunan
ya da ilgeçle birlikte yer alan tümleç:
Ya-
r›n sinemaya gidece¤im.
doldurmak
(-i)
1.
Dolu duruma getirmek,
dolmas›n› sa¤lamak:
Musluklar› aç›p
havuzu doldurdu.
2.
(ateflli silahlar için)
‹çine mermi sürmek:
Tüfe¤ini yeniden
doldurdu.
3.
Bildirge, çizelge, belge, fifl
gibi bas›l› ka¤›tlar›n bofl yerlerine iste-
nen bilgileri yazmak:
Önce flu formu
doldurun, ondan sonra görüflelim.
4.
Belli bir yafl›, y›l› bitirmek:
Bugün
14’ümü doldurdum.
5.
(ses, koku için)
Yay›l›p kaplamak:
Salonu mis gibi bir
koku doldurmufltu.
6.
Belirli bir süreyi
kaplamak, almak:
Bofl fleylerle günümü-
zü doldurmufltuk.
7.
mec.
Bir kimseyi
baflkas› için kötü düflünecek bir duruma
getirmek:
Seni aleyhimde doldurmufllar.
8.
mec.
Canland›rmak, flenlendirmek:
dolambaçl›
doldurmak
217
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 217