turkce sozluk - page 371

da bulunan tuz.
kaybetmek
(-i) Ar.+T.
Yitirmek.
kaybolmak
(nsz.) Ar.+T.
Ortal›kta bulun-
mamak, yitmek.
kaydetmek
(-i, -e) Ar.+T.
1.
Yazmak, baz›
önemli noktalar› belirlemek:
Konuflma-
n›n önemli noktalar›n› kaydettik.
2.
Her-
hangi bir fleyi bir yere mal etmek; bir
fleyin tarih, numara ya da ad›n› bir def-
tere geçirmek; nüfusa kaydetmek, di-
lekçeyi kaydetmek.
3.
Bir fleyi an›msa-
mak için yazmak, not etmek:
Telefon
numaralar›n› defterime kaydettim.
4.
Sesi ya da resmi, manyetik bant üzeri-
ne geçirmek:
Konuflmalar›m›z› kaydet-
mifller.
kayd›rak, -¤›
a.
1.
Çocuklar›n oturup kaya-
rak e¤lenmeleri için çocuk bahçelerine
konulan oyun arac›.
kaygan
ön a.
1.
Islak ve düz oldu¤undan
üzerinde kay›lan:
kaygan yol.
2.
Pürüz-
süz ve düz oldu¤u için elden kolayca
kayan:
kaygan sabun.
kaygana
a.
Omletin aras›na bal, reçel, pey-
nir ya da kavurma konularak haz›rlanan
bir yiyecek.
kayg›
a.
Endifle, üzüntü duyulan düflünce;
tasa; gam.
kayg›lanmak
(nsz.)
Kayg› duymak, üzül-
mek, tasalanmak, endiflelenmek.
kay›k, -¤›
a.
1.
Kürekle yürütülen ince, düz
ve küçük tekne.
2.
ön a.
Bir yana kay-
m›fl.
kay›khane
a. kay›kha:ne) T.+Far.
Kay›klar›n
çekildi¤i ve korundu¤u, üstü kapal› yer.
kay›k tabak
a.
Kay›k biçiminde, düz ve
uzun tabak.
kay›n (I)
a. bitb.
Kay›ngillerden, uzunca ve
kal›n gövdeli, yapraklar› oval biçimde
ve k›fl›n yapraklar›n› döken bir orman
a¤ac›.
kay›n, -yn› (II)
a.
Kar› ve kocaya göre bir-
birlerinin erkek kardefli; kay›n birader.
kay›nbaba
a.
Kaynata.
kay›nbirader
a.
Kay›n.
kay›npeder
a.
Kaynata.
kay›nvalide
a.
Kaynana.
kay›p, -yb›
a. Ar.
1.
Ne oldu¤u, nereye git-
ti¤i bilinmeyen kifli ya da fley; yitim:
ka-
y›p ilan›.
2.
Verimli bir biçimde de¤er-
lendirilmesi gereken bir fleyi harcama;
yitim:
zaman kayb›.
3.
ön a.
Yitirilmifl
olan, yitik:
Kay›p çocuk henüz buluna-
mad›.
kay›rmak
(-i)
1.
Birine destek vererek ba-
flar›l› olmas›n› sa¤lamak, elinden tut-
mak.
2.
Birine hak etmedi¤i olanaklar
sa¤lamak, iltimas etmek.
kay›s›
a. bitb.
1.
Gülgillerden, pempe, be-
yaz çiçekler açan bir a¤aç.
2.
Bu a¤ac›n
aç›k turuncu renkte, güzel kokulu, tek
ve sert çekirdekli tatl› meyvesi.
kay›fl
a.
Bir fleyi ba¤lamak, tutmak, s›kmak
amac›yla kullan›lan; deri, bez, kösele gi-
bi dayan›kl› malzemelerden yap›lan dar
ve uzun flerit:
saat kay›fl›.
kay›fl gibi
ko-
par›lmas› güç, çok sert.
kay›t, -yd›
a. Ar.
1.
Bir yere mal ederek def-
tere geçirme:
Ö¤renci kay›tlar› bafllad›.
2.
Sesi ya da resmi, manyetik bant üze-
rine geçirme.
3.
mec.
S›n›rlama, davra-
n›fllar›na çeki düzen verme:
Hiçbir kay›t
koymadan görüflmelere baflland›.
4.
mec.
Zorunlu koflul:
Kitab›m›, geri ge-
tirmen kayd›yla verebilirim.
kayda de-
¤er
üzerinde durulabilecek nitelikte,
önemli:
Bugün kayda de¤er bir fley ol-
mad›.
kay›ts›z
ön a.
1.
Kayd› yap›lmam›fl.
2.
Al-
d›rmaz, umursamaz, ilgisiz.
kay›ts›z
flarts›z
hiçbir koflula ba¤l› olmaks›z›n:
Egemenlik kay›ts›z flarts›z ulusundur.
kayk›lmak
(-e)
Arkaya do¤ru e¤ilerek, yas-
lanarak oturmak.
kaymak (I)
a.
1.
Sütün yüzeyinde oluflan
koyu ve ya¤l› katman.
2.
Sütü yayvan
kaplar içinde ve hafif ateflte tutarak elde
edilen koyu ve ya¤l› öz.
3.
mec.
Bir fle-
yin en iyi ve seçkin bölümü.
kaymak gi-
bi 1)
bembeyaz ve pürüzsüz;
2)
tad› gü-
kaybetmek
kaymak
371
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 371
1...,361,362,363,364,365,366,367,368,369,370 372,373,374,375,376,377,378,379,380,381,...688
Powered by FlippingBook