mak.
kebap, -b›
a. Ar.
1.
Do¤rudan do¤ruya
ateflte ya da kap içinde çeflitli baharat-
lar kat›larak piflirilmifl et yeme¤i:
flifl ke-
bap.
2.
K›zartma, çevirme ya da kavur-
ma yoluyla haz›rlanan her türlü yiyecek:
patl›can kebab›.
keçe
a.
1.
Yapa¤› ya da keçi k›l›ndan elde
edilen kaba kumafl.
2.
ön a.
Bu kumafl-
tan yap›lm›fl olan.
keçi
a.
1.
hayb.
Geviflgetirenlerden; eti, sü-
tü, derisi ve k›l› için yetifltirilen; memeli
bir hayvan.
2.
ön a. mec.
‹natç›.
keçiboynuzu
a. bitb.
Baklagillerden, Akde-
niz ükelerinde yetiflen, kerestesi maran-
gozlukta kullan›lan bir a¤aç.
2.
Bu a¤a-
c›n baklams› yemifli.
keçileflmek
(nsz.) mec.
‹nad› tutmak.
keçi yolu
a.
Engebeli yerlerden gelip ge-
çenlerin ayak izlerinden oluflan, teker-
lekli araç ifllemeyen dar yol; patika.
keder
a. Ar.
Ac›, üzüntü.
kederlenmek
(nsz.)
Kederli olmak, üzül-
mek, tasalanmak.
kedi
a. hayb.
Kedigillerden, kaslar› kuvvet-
li ve çevik, evcil ya da yabani memeli
hayvan.
kedi gibi
uysal ve sokulgan.
kedigiller
ç. a. hayb.
Kedi, aslan, kaplan,
pars, puma gibi hayvanlar› kapsayan
etçil memeli hayvanlar s›n›f›.
kedigözü
a.
1.
Tafl›tlar›n arkas›ndaki k›rm›-
z› renkli iflaret lambas›.
2.
Yol kenarlar›-
na yerlefltirilen ve ›fl›k vurunca parlayan
trafik iflareti.
kefal
a. Yun. hayb.
Kefalgillerden, pullu,
gümüfl renginde, eti beyaz ve lezzetli
bir bal›k.
kefalet
a. (kefa:let) Ar. huk.
Kefillik.
kefaret
a. (kefa:ret) Ar.
Bir günah›n ba¤›fl-
lanmas› umuduyla verilen sadaka ya da
tutulan oruç.
kefe
a. Ar.
Terazinin gözelerinden her biri.
kefen
a. Ar.
Gömülmeden önce ölünün sa-
r›ld›¤› beyaz bez.
kefil
a. (kefi:l) Ar.
Borçlu borcunu ödeme-
di¤inde ya da bir kimse verdi¤i sözü ye-
rine getirmedi¤inde bütün sorumlulu¤u
üzerine alan kifli:
Kredi verecekler ama
bir kefil istiyorlar.
kefillik, -¤i
a.
Kefil olma durumu, kefalet.
kehanet
a. (keha:net) Ar.
Bir olay›n gerçek-
leflece¤ini önceden bilme.
kehribar
a. Far.
1.
Süs eflyas› yap›m›nda
kullan›lan, çeflitli renklerde, yar› say-
dam, kolay k›r›l›r fosilleflmifl reçine.
2.
ön a.
Bu maddeden yap›lm›fl:
kehribar
tesbih.
kek
a. ‹ng.
Yumurta, un, ya¤ ve flekerden
yap›lan, içine kuru üzüm, kakao ya da
ceviz de konulan tatl› çörek.
kekelemek
(nsz.)
1.
Damak sesleriyle bafl-
layan sözcükleri ve heceleri yineleyerek
ve keserek konuflmak.
2.
mec.
Ne söy-
leyece¤ini flafl›r›p sözcükleri birbirine
kar›flt›rmak.
kekeme
ön a.
Kekeleyerek konuflan.
kekik, -¤i
a. bitb.
Ball›babagillerden; beyaz,
k›rm›z›, pembe baflak durumunda çi-
çekleri olan ve çiçe¤i bahar gibi kullan›-
lan; odunsu sapl›; kokulu bir bitki.
kekik ya¤›
a.
Kekikten elde edilen kokulu
ya¤.
keklik, -¤i
a. hayb.
Sülüngillerden, güver-
cin büyüklü¤ünde, tüyü boz, ayaklar› ve
gagas› k›rm›z› renkte, eti için avlanan
bir kufl.
kekre
ön a.
Tad› ac›mt›rak, ekflimsi ve bu-
ruk olan.
kekremsi
ön a.
1.
Tad› biraz kekre olan.
2.
mec.
Surat› as›k, yüzü gülmeyen (kim-
se).
kel
a.
ve
ön a.
1.
Herhangi bir nedenle sa-
ç› dökülmüfl (kifli).
2.
mec.
(do¤a için)
Ǜplak.
kelaynak, -¤›
a. hayb.
Leylekgillerden, tü-
rü tükenmekte olan uzun gagal› bir kufl.
kelebek, -¤i
a.
1.
hayb.
Pul kanatl›lardan,
vücudu ince pullarla ve türlü renklerle
kapl›, dört kanatl›, çok say›da türleri
olan böceklerin genel ad›.
2.
‹ki kanatl›,
kebap
kelebek
374
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 374