ya da evcil kufl.
2.
mec.
Budala.
kaza
a. (kaza:) Ar.
1.
Can ve mal kay›plar›-
na ya da zarar›na yol açan kötü olay.
2.
Vaktinde k›l›nmayan namaz› ya da tutul-
mayan orucu sonradan dinî kurallara
uygun olarak yerine getirme.
3.
‹lçe,
kaymakaml›k.
kaza yapmak
bafl›na bir
kaza gelmek.
kazak, -¤› (I)
a. Fr.
Genellikle kollu, bafltan
geçirilerek giyilen, örme üst giysisi.
kazak, -¤› (II)
a.
1.
Rusya’da ve ‹ran’da ay-
r› bir s›n›f oluflturan atl› asker.
2.
mec.
Kar›s›na söz geçirebilen ve dedi¤ini
yapt›rabilen erkek.
Kazak, -¤›
öz. a.
1.
Kazakistan’da yaflayan,
Türk soyundan gelen bir halk ve bu
halktan olan kifli.
2.
Güney Rusya’da
yaflayan Rus kökenli bir topluluk ve bu
toplululuktan olan kifli.
3.
ön a.
Kazak-
lara özgü, Kazaklarla ilgili olan.
kazan
a.
1.
Çok miktarda yemek piflirmeye
ya da bir fley kaynatmaya yarayan bü-
yük, derin ve kulplu kap.
2.
Kalorifer te-
sisat›nda, buhar makinelerinde suyun
kaynat›ld›¤› kapal› kap.
kazanç, -c›
a.
1.
Sat›lan bir mal, yap›lan bir
ifl ya da harcanan emek karfl›l›nda elde
edilen para; kâr.
2.
mec.
Yarar, ç›kar,
kâr.
kazan dairesi
a.
Gemilerde, fabrikalarda,
apartmanlarda kazan›n bulundu¤u böl-
me.
kazandibi
a.
Dibi hafif yan›k muhallebi.
kazanmak
(-i)
1.
Kazanç sa¤lamak.
2.
Olumlu, iyi bir sonuç elde etmek:
bafla-
r› kazanmak.
3.
Ǜkmak, isabet etmek:
Büyük ikramiyeyi ben kazand›m.
4.
(-
de)
Yenmek, galip gelmek.
kazara
be. (kaza:’ra) Ar.+Far.
1.
Rastgele,
tesadüfen.
2.
Kaza sonucu, bilmeden.
kazaratar
a.
Eklemli bir kol üzerinde hare-
ket eden kepçeli bir çark ya da zincirle
donat›lm›fl kaz› makinesi.
kazasker
a. Ar.+Far. tar.
Osmanl› adliyesi-
nin bafl› olan görevli.
kazazede
a. (kaza:zede) Ar.+Far.
Kazaya
u¤ram›fl, kaza geçirmifl kifli.
kazein
a. Fr.
Sütte bulunan protein madde-
si.
kaz›
a.
1.
Bir yeri kazma ifli, hafriyat.
2.
Yer
alt›ndaki tarihsel de¤eri olan fleyleri, ya-
p›lar› ortaya ç›karmak amac›yla kaz› bi-
limciler taraf›ndan topra¤›n belli kural-
lara göre kaz›lmas›, araflt›r›lmas›.
kaz› bilimci
a.
Kaz› bilimi uzman›, arke-
olog.
kaz› bilimi
a.
‹lk insandan bu yana birbiri-
ni izleyen uygarl›klar›, özellikle kaz›larla
ortaya ç›kar›lan kal›nt›lara dayanarak
inceleyen bilim; arkeoloji.
kaz›k, -¤›
a.
1.
Topra¤a çak›lmak için haz›r-
lanm›fl ucu sivri çubuk.
2.
Direk, sopa.
3.
Yap›lar›n temelinde kullan›lan, tahta,
maden ya da betonarmeden silindir,
prizma vb. biçimdeki uzun parça.
4.
ön
a.
Çok pahal›, çok yüksek.
5.
mec.
‹nce,
uzun, zay›f kimse.
kaz›k gibi
sert ve
dik.
kaz›k kök
a. bitb.
Havuçta oldu¤u gibi top-
ra¤a diklemesine giren koni biçiminde-
ki kök.
kaz›klamak
(-i)
1.
Bir tarla ya da arsan›n
s›n›r›n› belirlemek için kaz›k çakmak.
2.
tkz.
Bir mal› de¤erinden çok pahal›ya
satmak, al›flveriflte aldatmak.
kaz›mak
(-i)
1.
Kesici ve sert bir arac› sür-
terek bir fleyin yüzünden bir tabaka kal-
d›rmak:
duvar›n boyas›n› kaz›mak.
2.
Sert, keskin a¤›zl› bir araç kullanarak
silmek, ç›karmak:
Bir tornavidayla du-
vardaki yaz›lar› kaz›d›.
kaz› makinesi
a.
Kazaratar.
kaz kafal›
ön a.
Anlay›fls›z, kafas›z.
kazma
a.
1.
Kazmak eylemi.
2.
Topra¤› ka-
z›p kald›rmak, düzeltmek gibi ifllerde
kullan›lan bir ucu sivri, di¤er ucu kesici
olan tahta sapl› demir araç.
kazmak
(-i)
1.
Herhangi bir araçla topra¤›
açmak, oymak.
2.
Bu biçimde çukur,
kuyu, yol vb. oluflturmak:
temel kaz-
kaza
kazmak
373
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 373