zel ve yumuflak.
kaymak (II)
(nsz.)
1.
Düz, ›slak ve kaygan
bir zemin üzerinde sürtünerek kolayca
yer de¤ifltirmek:
Kar ya¤›nca, da¤a ç›-
k›p kayd›k.
2.
Durum de¤ifltirmek:
Biraz
yana kayarsan›z ben de oturabilirim.
3.
Anlam› de¤iflmek:
Bu sözcük baflka an-
lama da kayar.
4.
mec.
“Bir fleyi isteme-
den yapmak” anlam›nda kullan›l›r:
dili
kaymak.
kaymakam
a. Ar.
Bir ilçenin en büyük yö-
neticisi.
kaymakaml›k, -¤›
a.
1.
Kaymakam olma
durumu.
2.
Kaymakam›n makam› ve bu
makama ba¤l› devlet kurulufllar›n›n tü-
mü.
3.
‹lçe, kaza.
kayme
a. Ar. hlk.
K⤛t para.
kaynak, -¤›
a.
1.
Do¤al olarak bir suyun
ç›kt›¤› yer, kaynarca, p›nar, memba.
2.
Bir fleyin ç›kt›¤› yer, köken:
Haberin
kayna¤›n› aç›klamad›.
3.
Araflt›rma ve
incelemede yararlan›lan belge ya da ki-
fli:
Bu kitab›, yüzlerce kaynaktan yarar-
lanarak yazd›m.
4.
‹ki metal ya da plas-
tik parçay› ›s›tmayla birlefltirme yönte-
mi.
5.
fiz.
Herhangi bir enerjinin oluflup
çevreye yay›ld›¤› yer:
En büyük ›fl›k kay-
na¤›m›z nedir?
kaynakça
a.
Belli bir konuyla, yerle ya da
dönemle ilgili yay›nlar› kapsayan ya da
en iyilerini seçen eser; kaynaklar; bibli-
yografi; bibliyografya.
kaynaklar
ç. a.
Kaynakça, bibliyografi, bib-
liyografya.
kaynamak
(nsz.)
1.
(s›v› için) Uygun bir s›-
cakl›¤a geldi¤inde buhar durumuna
geçmeye bafllamak:
Su 100 °C’de kay-
nar.
2.
(kaynayan s›v›n›n içindeki fley
için) Piflmek, hafllanmak, fokurdamak:
Çorba kaynad›.
3.
(k›r›k, çatlak kemik
için) Birbirine yap›flmak, eski durumu-
na gelmek.
4.
(mide için) Ekflimek.
5.
Çok miktarda bulunmak:
Buras› insan
kayn›yor.
5.
argo
Yitip giymek, yok ol-
mak:
Arada bizim para da kaynad›.
6.
mec.
(bir yerde) Huzursuzluk, tedirgin-
lik olmak:
Üniversiteler yine kayn›yor.
kaynana
a. (ka’ynana)
Kad›na göre kocas›-
n›n, kocaya göre kar›s›n›n annesi; kay›n
valide.
kaynana dili
a. hlk.
Dil biçiminde yass› ve
dikenli dallar› olan bir kaktüs türü.
kaynana z›r›lt›s›
a.
Bir sap çevresinde çev-
rilen, çevrildikçe tak›rt›l› bir ses ç›kartan
çocuk oyunca¤›.
kaynarca
a. (ka’ynarca)
1.
Kaynak.
2.
S›-
cak su kayna¤›.
kaynaflmak
(nsz., -le)
1.
Ayr›lmayacak bi-
çimde birbiriyle birleflmek:
K›r›k kemik
çok iyi kaynaflm›fl.
2.
mec.
Yak›nlafl-
mak, dostluk kurmak:
Komflu çocukla-
r›yla iyice kaynaflm›fllard›.
kaynaflt›rma
a.
1.
Kaynaflt›rmak eylemi.
2.
dlb.
Ünlüyle biten bir sözcü¤e ünlüyle
bafllayan bir ek geldi¤inde, kaynaflt›rma
harflerinden birinin iki ünlünün aras›na
girmesi olay›:
masa-n-›n, atk›-s-›.
kaynaflt›rma harfleri
ç. a. dlb.
Ünlüyle bi-
ten bir sözcü¤e ünlüyle bafllayan bir ek
geldi¤inde araya giren y, fl, s, n sesleri:
kap›-y-a, alt›-fl-ar, çanta-s-›, oda-n-›n.
kaynaflt›rmak
(-i, -le)
Kaynaflmas›n› sa¤la-
mak.
kaynata
a. (ka’ynata)
Kad›na göre kocas›-
n›n, kocaya göre kar›s›n›n babas›; kay›n
baba, kay›n peder.
kaynatmak
(-i)
1.
Kaynamas›n› sa¤lamak:
suyu kaynatmak.
2.
Kaynak yapmak.
3.
tkz.
Konuflmak, sohbet etmek:
Yine
oturmufl ne kaynat›yorsunuz?
kaypak
ön a.
1.
Kaygan.
2.
Sözünde dur-
mayan, güvenilmez.
kayser
a. Ar.
Roma, Bizans ve Alman impa-
ratorlar›na verilen unvan.
kaytan
a.
Pamuk ya da ipekten yap›lm›fl si-
cim.
kaytan b›y›kl›
ince ve uzun b›y›kl›.
kaytarmak
(nsz.)
Yap›lmas› gereken ifli
yapmaktan kaç›nmak, iflten kaçmak.
kaz
a.
1.
hayb.
Perde ayakl›lardan, uzun
boyunlu, genifl gagal›, uçabilen, yabani
kaymak
kaz
372
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 372