nin zorlanarak bir yöne do¤ru bükülme-
sine yol açan ani ve yanl›fl bir harekette
bulunmak, incitmek:
San›r›m bile¤im
burktu.
2.
(-i)
Bükmek:
ipi burkmak.
burkulmak
(nsz.)
1.
Burkmak eylemine ko-
nu olmak.
2.
(organ için) Ani ve yanl›fl
bir hareketle bükülmek, incinmek:
Aya-
¤›m burkuldu.
3.
mec.
Üzüntü duymak:
Onu görünce içim burkuldu.
burma
a.
1.
Burmak eylemi.
2.
Burularak
yap›lm›fl bilezik.
3.
Burulmufl, burularak
yap›lm›fl.
4.
Bir tatl› çeflidi, burma tatl›-
s›.
burmak
(-i)
1.
Bir fleyi iki ucundan tutup
kendi ekseni çevresinde çevirerek bük-
mek:
teli burmak.
2.
K›s›rlaflt›rmak, i¤-
difl etmek, had›m etmek.
3.
(mide, ba-
¤›rsak için) Sanc›mak.
4.
mec.
S›k›nt›
vermek, üzmek.
burnu büyük
ön a.
Kibirli.
burs
a. Fr.
Bir ö¤rencinin ö¤renimini sür-
dürebilmesi ya da bir araflt›rmac›n›n ça-
l›flmalar›n› tamamlayabilmesi için dev-
let ya da özel kurulufllar taraf›ndan veri-
len para.
buruk
ön a.
1.
Tad› kekremsi olan.
2.
mec.
Gücenmifl, k›rg›n.
burun, -rnu
a.
1.
Yüzde, iki delikli solunum
ve koklama organ›.
2.
Baz› fleylerin ön
ve sivri bölümü:
Çorab›n›n burnu y›rt›l-
m›fl.
3.
co¤.
Karalar›n denize do¤ru
uzanm›fl bölümü.
burunduruk, -¤u
a.
Hayvanlar›n, ›s›rmalar›-
n› önlemek için dudaklar›n› s›kmaya ya-
rayan k›skaç.
buruflmak
(nsz.)
1.
(kumafl, giysi, ten, yüz,
k⤛t vb. için) K›r›fl›kl›klar, katlar olufl-
mak, düzgünlü¤ü gitmek.
2.
A¤›zda
kekremsi bir tat oluflmak.
burufluk
ön a.
Düzgünlü¤ü, gerginli¤i kal-
mam›fl, k›vr›lm›fl, k›r›flm›fl, buruflmufl:
Üzerinde burufluk bir gömlek vard›.
buse
a. (bu’se) Far.
Öpücük, öpme, öpüfl.
buselik, -¤i
a. (bu’selik) Far.
Klasik Türk
müzi¤inde makamlardan biri.
but, -du
a.
1.
Baca¤›n kalça ile diz aras›n-
daki bölümü.
2.
Hayvanlarda arka ba-
caklar›n gövdeye bitiflik dolgun ve etli
bölümü.
butik, -¤i
a. Fr.
Giyim ve aksesuar eflyas›
satan dükkân.
buyot
a. Fr.
Yata¤› ›s›tmak için kullan›lan s›-
cak su torbas›.
buyruk, -¤u
a.
1.
Belirli bir davran›flta bu-
lunmay› ya da bulunmamay› belirten ke-
sin ve zorlay›c› söz, ferman, emir, buyu-
ru.
2.
Egemenlik:
O dönemde birçok Af-
rika ülkesi, güçlü ülkelerin buyru¤u alt›-
na girmiflti.
buyurmak
(-i, -e)
1.
Bir fleyin yap›lmas›n›
ya da yap›lmamas›n› kesin olarak söyle-
mek, emretmek:
Beni mi buyurdunuz
Müdür Bey?
2.
Düflüncesini bildirmek,
demek, söylemek:
Ne buyurdunuz efen-
dim?
3.
(-e)
Gelmek, gitmek, girmek,
geçmek:
Bekleme odas›na buyurun lüt-
fen.
4.
(-i)
Almak:
Çay›n›z› buyurun.
5.
“Etmek”, “eylemek” anlam›nda yard›m-
c› eylem olarak kullan›l›r:
kabul buyur-
mak.
buyur etmek
bir konu¤u sayg›yla
karfl›lamak ya da sofraya ça¤›rmak:
An-
ne, yemek haz›r, konuklar›m›z› sofraya
buyur eder misin?
buyuru
a.
Buyruk, emir.
buz
a.
1.
Donarak kat› duruma gelmifl su.
2.
ünl.
Çok so¤uk bir etki uyand›ran
fleyleri ya da kiflileri anlatmak için kulla-
n›l›r.
buz gibi 1)
çok so¤uk:
Buz gibi bir
su istiyorum.
2)
(kötü ve olumsuz nite-
likler için) kesin bir gerçe¤i belirtir:
O
adam buz gibi h›rs›z.
3)
samimi olma-
yan, so¤uk kifli:
O, buz gibi bir kad›nd›r.
buza¤›
a. hayb.
Sütten kesilmemifl s›¤›r
yavrusu.
buz da¤›
a. co¤.
Kutup bölgelerinde, k›ta
buzullar›ndan koparak ak›nt›lar›n etki-
siyle okyanuslarda sürüklenen büyük
buz parças›, aysberg.
buz dans›
a. sp.
Artistik patinaj›n çiftler ta-
raf›ndan gerçeklefltirilen, zorunlu, yara-
burkulmak
buz dans›
136
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 136