turkce sozluk - page 138

bir konuda halka hizmet veren kurum:
turizm bürosu, halkla iliflkiler bürosu.
bürokrasi
a. Fr.
1.
Devlet örgütünde ya da
özel bir kurumda, ifllerin yürütülmesin-
de yönetimin gücü ve etkisi.
2.
Devletle
ilgili ifllerin yürütülmesinde biçimcili¤e
ve kuralc›l›¤a gere¤inden fazla önem
verme, k›rtasiyecilik.
bürokrat
a. Fr.
1.
Devlet kurumlar›nda gö-
revli memur.
2.
Devletle ilgili ifllerin yü-
rütülmesinde biçimcili¤e ve kuralc›l›¤a
gere¤inden fazla önem veren memur.
bürümek
(-i)
1.
Sarmak, kaplamak, ört-
mek, basmak, istila etmek:
Bahçeyi ya-
bani otlar bürümüfltü.
2.
mec.
Güçlü bir
biçimde etkilemek.
büsbütün
be. (bü’sbütün)
‹yiden iyiye, iyi-
ce, tamamen, temelli, tümden:
Üflütün-
ce de büsbütün hasta oldu.
büst
a. Fr.
1.
Kiflinin omuzdan yukar› bölü-
mü.
2.
Heykelt›rafll›kta kiflinin omuzdan
yukar› bölümünü içine alan sanat ürü-
nü.
bütan
a. Fr.
Düflük bas›nç alt›nda s›v›laflt›-
r›ld›ktan sonra metal tüpler içinde sat›-
lan ve yak›t olarak kullan›lan hidrokar-
bür gaz›.
bütçe
a. (bü’tçe) Fr.
Bir devletin, bir özel
kuruluflun, bir ailenin ya da bir kiflinin
gelecekteki belli bir süre için elde etme-
yi tasarlad›¤› gelirler ile yapmay› tasar-
lad›¤› harcamalar› ayr›nt›lar›yla göste-
ren çizelge.
bütçe a盤›
a.
Haz›rlanan bütçede giderle-
rin gelirlerlerden fazla olmas› durumu.
bütçe kanunu
a.
Devlet örgütünün y›ll›k
gelir ve gider toplam›n› gösteren, bun-
lar›n uygulanmas›na ve yürütülmesine
yetki veren yasa.
bütün
ön a.
1.
Eksiksiz, tam:
Bütün gün
uyudum.
2.
Parçalanmam›fl:
Evde iki
bütün karpuz var.
3.
Çok say›daki varl›k
ve nesnelerin tümü:
Bütün insanlar
mutlu olsa.
4.
(para için) Ufakl›k, bo-
zuk:
Bütün yirmi milyonum var.
5.
Olan-
ca:
Onun hakk›ndaki bütün düflüncesi
de¤iflmiflti.
6.
Tek, biricik:
Bütün olay
onu ikna etmekte.
7.
a.
Birlik, taml›k.
bütüncül
a.
Totaliter.
bütünleme
a.
1.
Bütünlemek eylemi, bütün
durumuna getirme, tamamlama.
2.
Bü-
tünleme s›nav›.
bütünlemeye kalmak
bir ya da birkaç dersten bir kez daha s›-
nava girmek.
bütünlemek
(-i)
1.
Eksiksiz duruma getir-
mek, tamamlamak.
2.
Ufak paralar› bü-
tün durumuna getirmek.
bütünlemeli
ön a.
Bütünleme s›nav›na gir-
mesi gereken (ö¤renci).
bütünleme s›nav›
a.
Bütünlemeye kalan
ö¤renciler için aç›lan s›nav.
bütünüyle
be.
Tamamen, tümüyle.
büyü
a.
1.
‹nsana ve do¤aya iliflkin olayla-
r›n gizemli güçler taraf›ndan yönlendiril-
di¤ine inan›lan ve iyili¤i çekmek, kötülü-
¤ü kovmak için onlarla iliflki kurulabile-
ce¤ine dayanan inançlar›n, eylemlerin
tümü; sihir.
2.
mec.
Karizma.
büyücek
ön a.
Büyükçe.
büyücü
a.
Büyü yapan kifli, sihirbaz.
büyücülük, -¤ü
a.
Büyücünün yapt›¤› ifl, si-
hirbazl›k.
büyük, -¤ü
ön a.
1.
Boyutlar› benzerlerin-
den daha fazla olan:
büyük kap›.
2.
(so-
yut kavramlar için) Önem, yo¤unluk,
süre, nicelik bak›m›ndan ortalamay›
aflan, yüksek dereceye ulaflm›fl olan:
Büyük baflar› elde etti.
3.
Önemi, say›s›,
niceli¤i fazla olan:
Alanda büyük bir ka-
labal›k vard›.
4.
Yüceli¤iyle belirginle-
flen, üstün niteli¤i olan:
Büyük hedefle-
rimiz vard›.
5.
Belli bir yafla gelmifl olan,
yetiflkin:
Büyüklerimize karfl› sayg›l› ol-
mal›y›z.
6.
Benzerlerinden ayr›lan,
önemli:
Büyük bir devlet adam›yd›.
büyük ana
a.
Büyük anne.
büyük anne
a.
Annenin ya da baban›n an-
nesi, nine.
Büyükay›
öz. a. gökb.
Kuzey Yar› Küre’de
yedi y›ld›zdan oluflan tak›my›ld›z.
bürokrasi
Büyükay›
138
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 138
1...,128,129,130,131,132,133,134,135,136,137 139,140,141,142,143,144,145,146,147,148,...688
Powered by FlippingBook