turkce sozluk - page 214

biçimde yans›tmay› amaç edinen sanat
ak›m›, natüralizm.
do¤al gaz
a.
Yer alt›ndan ç›kan ve yak›t ola-
rak kullan›lan petrol cinsinden yan›c› bir
gaz.
do¤an
a. hayb.
Kartalgillerden, yuvas›n›
genellikle sarp kayal›klara kuran ve e¤i-
tilerek kufl avlamakta kullan›lan y›rt›c›
ve etçil bir kufl.
do¤a ötesi
a. fel.
Duyular›m›zla alg›laya-
mad›¤›m›z varl›klar›n olufl nedenlerini
ve temellerini araflt›ran felsefe; metafi-
zik; fizik ötesi.
do¤aüstü
a.
Do¤a yasalar›na uymayan, do-
¤a yasalar›yla aç›klanamayan; tabiatüs-
tü.
do¤a yasas›
a.
Do¤a olaylar›n›n ba¤l› oldu-
¤u yasa.
do¤mak
(nsz.)
1.
Dünyaya gelmek:
Nerede
do¤dunuz?
2.
(Günefl, Ay, y›ld›z) Ufuk-
tan yükselerek görünmek:
Yola ç›kt›¤›-
m›zda günefl henüz do¤mam›flt›.
3.
Kayna¤›n›, kökenini, bafllang›c›n› bir
yerden almak:
Yeflil›rmak, Köseda¤’dan
do¤ar, Karadeniz’e dökülür.
4.
(-e)
Zi-
hinde birdenbire oluflmak, ortaya ç›k-
mak:
Kafas›nda yeni bir düflünce do¤-
mufltu.
5.
mec.
Ortaya ç›kmak, olufl-
mak, belirmek:
Türk basketbolunda bir
y›ld›z daha do¤uyor.
do¤rama
a.
1.
Do¤ramak eylemi.
2.
Bir ya-
p›n›n kap›, pencere, dolap, raf gibi a¤aç,
plastik ya da metal bölmelerinin tümü:
ahflap do¤rama.
do¤ramak
(-i)
Keserek, kopararak küçük
parçalara ay›rmak.
do¤ru
ön a.
1.
Bir ucundan di¤er ucuna
dek yönü de¤iflmeyen:
do¤ru çizgi.
2.
Gerçek olan, yalan olmayan:
‘’Do¤ru
söz ac›d›r.’’
-Atasözü.
3.
Akla, mant›¤a
uygun olan:
do¤ru bir düflünce.
4.
Dü-
rüst; namuslu; yasa, yöntem ve ahlaka
ba¤l›:
O, do¤ru bir insand›r.
5.
Gerçe¤e
ya da kurala uygun: do¤ru hesap.
6.
a.
Gerçek, hakikat:
’’Do¤ru söyleyeni do-
kuz köyden kovarlar.’’
-Atasözü.
7.
a.
mat.
‹ki nokta aras›ndaki en k›sa çizgi:
iki noktadan yaln›z bir do¤ru geçer.
8.
be.
Yanl›fls›z, eksiksiz:
Söylediklerimi
do¤ru yaz›n.
9.
be. (do’¤ru)
Hiçbir yöne
sapmadan, do¤ruca, dosdo¤ru:
Bu yol
bizim eve do¤ru ç›kar.
10.
il.
Yak›n, ya-
k›nlarda:
Sabah do¤ru eve dönmüfltü.
11.
il.
Bir eylemin, bir sürecin yönünü
belirtir:
Kap›ya do¤ru yöneldi.
do¤ru aç›
a. mat.
180 derecelik aç›.
do¤ru ak›m
a. fiz.
‹letken bir devre üzerin-
de yön de¤ifltirmeyen elektrik ak›m›.
do¤ruca
be. (do’¤ruca)
Sa¤a sola sapma-
dan, dolaflmayarak:
Do¤ruca eve gide-
ceksin.
do¤rucu
ön a.
ve
a.
Her fleyin do¤rusunu
söylemeyi huy edinmifl, do¤ru davran-
ma kayg›s› tafl›yan (kifli).
do¤rudan do¤ruya
be.
Dolays›z, arac›s›z
biçimde:
Konu, do¤rudan do¤ruya se-
ninle ilgiliydi.
do¤ru dürüst
ön a.
ve
be.
Tam olarak, ek-
siksiz, kusursuz biçimde:
Onunla do¤ru
dürüst görüflemedik.
do¤rulama
a.
Do¤rulamak eylemi, onama,
teyit, tasdik.
do¤rulamak
(-i)
Bir fleyin do¤ru oldu¤unu
ortaya koymak, onamak, teyit etmek,
tasdik etmek.
do¤rulmak
(nsz.)
1.
(e¤ik ya da e¤ri bir
fley) Düz bir duruma gelmek:
Sulanan
çiçekler do¤ruldu.
2.
(oturan ya da ya-
tan bir kifli için) Dik bir duruma gelmek,
toparlanmak:
Bir an do¤ruldu, sonra yi-
ne koltu¤a gömüldü.
3.
mec.
Kendini
toparlamak, kalk›nmak, yeniden güçlen-
mek:
‹flas etmek üzereydi, ancak k›sa
sürede yeniden do¤ruldu.
do¤rultman
a.
1.
Bir nokta ya da çizginin
hareketine az ya da çok yön vererek bu
hareketi yöneten fley.
2.
mat.
Çizgi olufl-
turan noktan›n ya da yüzey oluflturan
çizginin yönelmesi gereken do¤rultuyu
gösteren çizgi ya da düzlem.
do¤al gaz
do¤rultman
214
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 214
1...,204,205,206,207,208,209,210,211,212,213 215,216,217,218,219,220,221,222,223,224,...688
Powered by FlippingBook