olan.
dinlendirmek
(-i)
1.
Dinlenmesini sa¤la-
mak.
2.
Durulmaya b›rakmak.
3.
(tarla
için) Nadasa b›rakmak.
4.
(pilav için)
Kabarmas›, tanelenmesi için a¤z› kapal›
olarak tenceresinde bekletmek.
dinlenmek
(nsz.)
1.
Güç kazanmak için ça-
l›flmaya ara vermek, istirahat etmek.
2.
Önemsenmek, ciddiye al›nmak:
Sakal›m
yok ki sözüm dinlensin.
dinleti
a.
Sanatç›lar›n müzik eserlerini bir
toplulu¤a çalmas› ya da söylemesi,
konser.
dinletmek
(-i, -e)
Dinlenmesini sa¤lamak.
dinleyici
a.
Söylenen ya da çal›nan bir fle-
yi dinleyen kimse ya da topluluk.
dinmek
(nsz.)
1.
Sona ermek, bitmek, dur-
mak:
Öfkesi art›k dinmiflti.
2.
(ses için)
Susmak, kesilmek:
Sokaktan gelen ses-
ler sonunda dindi.
3.
(kar, ya¤mur, rüz-
gâr için) Kesilmek:
Ya¤mur dindi.
dinozor
a. hayb.
‹kinci zaman›n büyük bö-
lümünde karalarda yaflam›fl ve bu za-
man›n sonlar›na do¤ru soyu tükenmifl
çok say›daki sürüngenin genel ad›.
dinsel
ön a.
Dinsel.
dinsiz
ön a.
1.
Dinî inançlar› olmayan.
2.
mec.
Ac›mas›z.
“Dinsizin hakk›ndan
imans›z gelir.”
-Atasözü.
dip, -bi
a.
1.
Oyuk ya da çukur bir bir fle-
yin en alt bölümü:
denizin dibi.
2.
Ta-
ban:
Kazan›n dibi delinmifl.
3.
Bir fleyin
yan› bafl› ya da dikili duran bir fleyin
yerle birleflti¤i yer ve çevresi:
Kap›n›n
dibine çömelmifl oturuyordu.
4.
Kapal›
bir yerin kap›ya göre en uzak bölümü:
Salonun dibindeki koltu¤a uzanm›fl yat›-
yordu.
dipçik, -¤i
a.
Tabanca, tüfek vb. benzeri si-
lahlar›n namlu gerisinde bulunan, at›fl
s›ras›nda silah›n omza dayanmas›n›
sa¤layan taban bölümü.
dipdiri
ön a. (di’pdiri)
Çok diri.
dipfriz
a. ‹ng.
Derin dondurucu.
dip koçan›
a.
Makbuz, çek, bilet gibi toma-
r›ndan kopar›larak ayr›lan yapraklar›n
toplu olarak tutulmas›n› sa¤layan bö-
lüm.
diploma
a. (diplo’ma) ‹t.
Bir kimseye, her-
hangi bir okulu ya da ö¤renim progra-
m›n› baflar›yla tamamlad›¤›n›; bir dere-
ce ya da unvana hak kazand›¤›n›; bir ifl,
sanat ya da meslek dal›nda çal›flabilme
yetkisi elde etti¤ini belirtmek için bir ö¤-
retim kurumunca düzenlenip verilen
resmî belge.
diplomasi
a. Fr.
1.
Uluslararas› iliflkileri
düzenleyen antlaflmalar bütünü.
2.
Uluslararas› toplant›larda ve yabanc› ül-
kelerde ülkesini temsil etme ifli:
Büyük
elçi, K›br›s konusunda iyi bir diplomasi
yürüttü.
3.
Bu görevlilerin oluflturdu¤u
topluluk:
K›br›s konusunda diplomasi-
miz iyi çal›flt›.
4.
mec.
Zor bir görüflme
s›ras›nda gösterilen ustal›k ve becerikli-
lik.
diplomat
a. Fr.
1.
Uluslararas› konularda
ülkesini temsil etmekle görevlendirilen
kifli.
2.
ön a. mec.
‹liflkilerinde kurnaz,
becerikli olan.
diplomatik
ön a. Fr.
Diplomasi ile ilgili.
dipnot
a.
Sayfa içinde geçen herhangi bir
bilgi ya da bir düflünce ile ilgili sayfa al-
t›nda verilen aç›klama.
dirayet
a. (dira:yet) Ar.
Yetenek, becerikli-
lik, zekâ.
direk, -¤i
a.
1.
A¤aç ya da demirden yap›-
lan kal›n ve uzun destek.
2.
mec.
En
önemli kifli:
Sen bu evin dire¤isin.
direksiyon
a. Fr.
Tafl›ta yön vermeyi sa¤la-
yan düzenek, yönelteç.
direkt
be. Fr.
1.
Do¤ru olarak, hiçbir yerde
durmadan, do¤ruca:
Direkt eve gidiyo-
rum.
2.
ön a.
Do¤rudan, dolays›z, arac›-
s›z:
‹ki ülke aras›nda direkt bir iliflki he-
nüz kurulmam›flt›.
direktif
a. Fr.
Yönerge, talimat.
direktör
a. Fr.
Yönetmen, müdür.
diremek
(-i, -e) hlk.
1.
Bir fleyi dikine koy-
mak, dayamak.
2.
mec.
Direnmek, kar-
dinlendirmek
diremek
209
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 209