Bir kazada babas›n› yitirmiflti.
6.
Yönü-
nü, yolunu bulamamak, kaybolmak.
7.
Bir zaman› iyi de¤erlendirememek, bo-
fla harcamak, kaybetmek:
Boflu bofluna
bir y›l›n› yitirdi.
yitmek
(nsz.)
1.
Yok olmak, ortadan kay-
bolmak, kaybolmak.
2.
Görünmez, fark
edilmez olmak.
3.
Elden ç›kmak, yok-
sun kal›nmak.
yitip gitmek
görünmez
olmak, ortadan kalkmak.
yiv
a.
1.
Bir fleyin üzerindeki ince çizgi.
2.
Bir diflli çarkta ya da vidada iki difl ara-
s›nda kalan çukur bölüm.
yiyecek, -¤i
a.
1.
Yenmeye elveriflli her
fley.
2.
ön a.
Yenebilen.
yiyici
ön a.
1.
Yiyen.
2.
mec.
Rüflvet alan.
yo
ünl. (yo:)
1.
Hay›r.
2.
“Yapmam, iste-
mem, kabul etmem” anlamlar›nda itiraz
belirtir:
Yo! Bunu istemiyorum.
yobaz
a.
ve
ön a.
1.
Körü körüne ba¤land›-
¤›, inand›¤› dinî bir inanc› baflkalar›na
benimsetmeye çal›flan (kifli).
2.
mec.
Bir düflünceye, inanca afl›r› ölçüde ba¤-
l› olan (kifli).
yoga
a. (yo’ga) (Sanskrit dilinden)
Ruhu,
bedenin zorlamalar›ndan kurtarmay›
amaçlayan bedensel ve ruhsal disiplin.
yo¤
a.
Eski Türklerde ölünün ard›ndan dü-
zenlenen tören.
yo¤rulmak
(nsz.)
1.
Yo¤urmak eylemine
konu olmak.
2.
mec.
Bir fleyle u¤rafl›p
deneyim kazanmak.
yo¤un
ön a.
1.
Koyu, kal›n: yo¤un bir du-
man.
2.
fiz.
Hacmine oranla a¤›rl›¤› çok
olan.
3.
mec.
Artm›fl, ço¤alm›fl olan:
yo¤un bir trafik.
4.
mec.
Dolu, çok:
yo-
¤un bir çal›flma.
yo¤un bak›m
a.
Sürekli gözetim alt›nda tu-
tulmas› gereken hastalara uygulanan
özel bak›m ve tedavi.
yo¤unlaflma
a.
1.
Yo¤unlaflmak eylemi.
2.
fiz.
Gaz durumundaki bir maddenin s›v›
duruma dönüflmesi.
yo¤unlaflmak
(nsz.)
Yo¤un duruma gel-
mek.
yo¤unluk, -¤u
a.
1.
Yo¤un bir maddenin
özelli¤i.
2.
fiz.
Bir cismin, bir santimet-
re küplük kütlesinin ayn› hacimdeki +4
°C’lik suya göre oran›.
yo¤urmak
(-i)
1.
Kat› ya da toz durumun-
daki bir maddeyi herhangi bir s›v›yla
kar›flt›rarak hamur durumuna getirmek.
2.
mec.
Bir düflünceye belli bir biçim
vermek, nitelik kazand›rmak.
yo¤urt, -du
a.
Maya kat›larak koyulaflt›r›l-
m›fl, beyaz k›vaml› süt ürünü.
yok, -¤u, -ku
a.
1.
Var olmayan, bulunma-
yan, mevcut olmayan nesne, kifli vb.:
Arad›¤›m kitap bu kitapç›da da yok.
2.
Yasak:
‹tiraz yok.
3.
Elde olmayan, bu-
lunmayan fley:
Yoktan anlam›yorsun.
4.
be.
“Hay›r” anlam›nda kullan›l›r:
–Yap-
t›n m›? – Yok, f›rsat bulamad›m.
5.
be.
Birbirine karfl›t iki tümceden, ikincisinin
bafl›nda onu pekifltirmek için kullan›l›r:
Baflar›rsan, ne güzel; yok baflaramad›n,
hiç üzülme.
6.
be.
Savunulan bir dü-
flünceyi do¤rulayan sözün bafl›na geti-
rilir:
Yok, gerçekten güzel bir resim ol-
mufl.
7.
ba¤.
Birinin söyledi¤i sözlerden
kuflkulan›ld›¤›nda ya da sözleri hafif-
sendi¤inde kullan›l›r:
Yok trafik s›k›fl›k-
m›fl, yok otobüsü kaç›rm›fl, bir sürü ba-
hane uyduruyor.
yok can›m 1)
“inan-
may›n, do¤ru de¤il, öyle fley olmaz” an-
lamlar›nda kullan›l›r;
2)
“do¤ru mu? öy-
le mi? sahi mi?” anlamlar›nda kullan›l›r.
yok etmek
varl›¤›na son vermek.
yok
olmak
ortal›kta görünmemek, kaybol-
mak, varl›¤› sona ermek.
yoklama
a.
1.
Yoklamak eylemi, kontrol.
2.
Belli bir yerde haz›r bulunmas› gereken
kiflilerin orada olup olmad›klar›n› anla-
mak için adlar›n› okuyarak ya da onlar›
sayarak yap›lan denetim.
3.
Okullarda
ö¤rencilerin bilgi düzeyini anlamak için
yap›lan s›nav:
yaz›l› yoklama.
yoklamak
(-i)
1.
Elle dokunarak incelemek,
kontrol etmek.
2.
Bakmak, gözden ge-
çirmek, kontrol etmek.
3.
Birinin bilgi-
yitmek
yoklamak
668
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 668