okul ansiklopedisi - page 341

‹SMA‹L HAKKI BEY
341
fl›yordu. Bu din çevresinde k›sa sürede büyük ve güçlü bir dev-
let olufltu. Yeni ‹slâm Devleti Mekke’ye ve Arap Yar›madas›’n›n
büyük bir kesimine egemen oldu. Peygamber Muhammet yafla-
m›n›n son y›llar›nda Roma ve ‹ran egemenlikleri alt›nda bulunan
Araplar› da kurtarmak için bu ülkelere karfl› savafl açma girifli-
minde bulundu. Ancak bir sonuç alamadan öldü (632). Mu-
hammet’in yerine ‹slâm Devleti’nin bafl›na seçilen emirlere “ha-
life” dendi. ‹lk dört halife (hulafa-i raflidin) onun izinde yürüdü-
ler ve bafllatt›¤› iflleri sonuçland›rd›lar. Müslümanl›k, daha do¤-
du¤u yüzy›l içinde Hint ve Atlas Okyanuslar›na, Anadolu s›n›r-
lar›na, Hazar k›y›lar›na de¤in yay›ld›. Günümüzde ise yeryüzü-
nün hemen bütün yörelerine yay›lm›fl bulunan Müslümanlar’›n
say›s› 600 milyonu aflar. En yo¤un bulunduklar› ülkeler, Orta
Do¤u ile Kuzey Afrika, Endonezya ve Pakistan’d›r. Türkçe konu-
flan halklar›n tümüne yak›n bir ço¤unlu¤u Müslüman’d›r. ‹lk üç
halife (Ebubekir, Ömer, Osman) ça¤›nda Müslümanl›k çevresin-
de gerçekleflen Arap birli¤i, dördüncü Halife Ali ça¤›nda, Pey-
gamber’in ölümü üzerinden yirmi befl y›l geçmeden sars›ld›, iç
savafllar bafllad›. Ali ile Muaviye aras›nda yap›lan S›ffin Sava-
fl›’ndan sonra Müslümanlar üç kola ayr›ld›lar. Ali yanl›lar› (fii-
îler), Muaviye yanl›lar› (Sünnîler) ve ikisine de karfl› olan Hari-
cîler. Bu kollar›n her biri, sonralar› birer mezhep ya da tarikat ni-
teli¤i ald›. Günümüzde ‹slâm›n dört ana mezhebi vard›r. Bu dört
mezhep de kendi içlerinde birtak›m dallara ayr›l›rlar. Tektanr›l›
olan ‹slâm dininin temeli Allah’a, meleklerine, kitaplar›na, pey-
gamberlerine, k›yamet gününe, kadere, iyili¤in ve kötülü¤ün Al-
lah’tan geldi¤ine hiçbir kuflku duymadan inanmakt›r. Kadere ve
iyilikle kötülü¤ün Allah’tan geldi¤ine inanmak, ‹slâm din bilgin-
leri için önemli bir sorun olmufltur. Kader, insan›n nitelik ve ey-
lemlerinin önceden Allah taraf›ndan saptanm›fl olmas›d›r. Ku-
ran’›n birçok yerinde, “Allah, diledi¤ine do¤ru yolu, diledi¤ine
kötü yolu gösterir”, “Allah, diledi¤ini yüceltir, onurland›r›r, di-
ledi¤ini alçalt›r” anlaml› ayetler vard›r. Buna göre as›l irade Tan-
r› iradesidir. Buna “iradei külliye” denir. ‹nsan iradesi ise “ira-
dei cüziye”dir. Bu irade Tanr›’n›n yazd›¤› kaderi de¤ifltirmeye
yetmez. Oysa yine Kuran’da, Tanr› buyruklar›n› yerine getirenle-
rin cennete, Tanr› buyruklar›na uymayanlar›n cehenneme gide-
cekleri, birçok kez yinelenerek anlat›l›r. Bu çeliflki karfl›s›nda,
kaderi benimseyip insan› iradeden yoksun sayan Cebrîlik, kade-
ri yads›y›p insan› salt›k iradeli bir varl›k sayan Kaderilik, çelifl-
kiyi birtak›m yorumlarla ortaran kald›rmaya çal›flarak Sünnî
mezhepleri destekleyen Eflarilik ile Maturidilik gibi inanç sis-
temleri do¤mufltur. ‹slâm dini, insan›n kiflisel ve toplumsal bü-
tün eylem ve davran›fllar›, her türlü toplum sorunlar›yla ilgilenir,
onlara yön vermek ister. ‹slâm bu noktada öteki dinlerden ayr›-
l›r. Musevîlik ve Hristiyanl›k genifl ölçüde “uhrevi” (ahirete ilifl-
kin), ‹slâm ise daha çok “dünyevî” bir dindir. Dolay›s›yla bir din
oldu¤u kadar, bir töre ve toplum düzeni, bir hukuk ve devlet sis-
temidir. Bu yönüyle zaman zaman ve yer yer, toplumsal ve siya-
sal eylemlerde bir araç olarak kullan›lm›fl. ‹slâm yasa ve kural-
lar›n›n temel kaynaklar› olan Kuran’› ve hadisleri, siyasal amaç-
lar›na göre yorumlayan, gerekti¤inde kendi amaçlar›n› destekler
nitelikte hadisler uyduran mezhepler ortaya ç›km›flt›r. Genellik-
le Arabistan’›n do¤al koflullar›na uygun yap›da olan, eski Arap
kültür ve törelerinden birçok ögeler de içeren ‹slâm dini, do¤a
koflullar› de¤iflik ülkelere; uygarl›klar›, inançlar›, töreleri çok ay-
r› uluslar ve budunlar aras›na yay›l›nca, yeni yorumlar› gerekti-
ren birçok sorunla karfl›laflm›flt›r. Üstelik bu uluslar›n ve budun-
lar›n felsefesi, töreleri, gelenek ve görenekleri ‹slâm dinini yer
yer etkilemifl, böylece din, bölgelere göre biçimler alan mez-
heplere bölünmüfltür. Birçok tarikatlara bölünen tasavvuf da ay-
n› etkenlerle do¤up geliflmifltir.
‹SLÂMCILIK
, bütün dünya Müslümanlar›na ümmet olarak
birlikte hareket etmesini ya da devlet yönetiminde ve toplumsal
yaflay›flta ‹slâm dini esaslar›n›n geçerli olmas›n› isteyen ak›m;
Panislâmizm, ‹slâm birli¤i. 9. yüzy›l ortalar›na de¤in yeryüzün-
deki bütün Müslümanlar tek bir ümmet, ümmetin bafl› da tek bir
halifeydi. Ancak Emevî Devleti’nin kurulufluyla halifelik kuru-
munda ikilik bafl göstermifl, ‹slâm dünyas› ayr›ca dinsel (Sün-
nîlik, Haricîlik, Bat›nîlik, Alevîlik, fiiîlik) ve sonralar› siyasal ola-
rak parçalanm›flt›. Halifelik Osmanl› padiflahlar›na geçince
(1517) ‹slâm dünyas›n›n çok büyük bir bölümü Osmanl› bayra-
¤› alt›nda birleflmiflti. Fakat Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun gerile-
yip çökmeye, siyasî ve askerî üstünlü¤ün Avrupa devletlerine
geçmeye bafllamas›yla ‹slâm dünyas›n› bat› karfl›s›nda çökmek-
ten kurtarman›n yollar› düflünülmeye baflland›. Büyük Frans›z
Devrimi’nden sonra yay›lan ulusçuluk düflüncesiyse ‹slâm top-
lumlar›n› da etkiledi ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun Müslüman
halklar› da özellikle ‹ngiliz etkisiyle halifeye karfl› ayakland›lar.
19. yüzy›l ortalar›nda (Tanzimat Devri) bafllayarak imparatorluk
halk› içinde Osmanl›c›l›k, ‹slâmc›l›k ve Türkçülük ak›mlar› dü-
flünce alan›nda belirmeye bafllad›. Yüzy›l sonlar›nda ve özellik-
le de II. Meflrutiyet’ten sonra ‹slâmc›l›k, Türkçülük-Turanc›l›k
düflüncesi karfl›s›nda bir seçenek olarak siyasal bir ak›m niteli-
¤ine dönüfltü. Orta Asya ‹slâm ülkeleri Rus, Güney Asya ise ‹n-
giliz emperyalizminin sömürgeleri oldu¤undan ‹slâm dünyas›n›
Osmanl› halifesinin çevresinde birlefltirmek, ancak bu güçlü
devletleri yenmekle olas›yd›. Bu yüzden ‹slâmc›l›k, düflünce dü-
zeyinde, kuramda ve sözde kald›. I. Dünya Savafl›’nda ise hali-
fenin “cihat” ça¤r›s›na uyan olmad›¤› gibi, sömürge Müslüman-
lar›n›n Osmanl› Müslümanlar›na ve Müslüman Araplar›n Müs-
lüman Türklere karfl› savaflt›klar› görüldü. Türkiye Cumhuriye-
ti’nin kurulmas›ndan sonra ise halifelik kalkt›, ‹slâmc›l›k ak›m›
eski h›z›n› ve önemini kaybetti. Bugün hâlâ kimi fleriatç›-dinci
çevrelerde bir düflünce olarak yaflamaktad›r. ‹slâmc›l›k ideoloji-
si Cemalettin Afgani’nin düflüncelerinden kaynaklan›r. Mehmet
Akif’in ‹slâmc› düflünceleri fliirlerine de yans›m›flt›r.
‹SMA‹L DEDE EFEND‹
DEDE EFEND‹, ‹smail
‹SMA‹L HAKKI BEY
(1866 ‹stanbul-1927 ‹stanbul), Türk
bestecisi ve müzik ö¤retmeni. Genç yaflta Muzikay› Hümayun’a
girdi, Suyolcuzade Lâtif A¤a’dan ve orkestra flefi Zati Bey’den
müzik dersleri ald›. Peflrev, saz semaisi, murabba, nak›fl ve flar-
k›lar›n›n yan› s›ra, operet ve marfllar›yla da tan›nd›. Önce Musi-
ki-i Osmani ad›yla açt›¤› okulda, daha sonra da Darülelhan’da
(flimdiki konservatuvar) solfej ve fas›l dersleri verdi. ‹zzettin Hü-
mayni, Ali R›za fiengel ve Nuri Halil Poyraz gibi müzisyenlerin
geliflmesine katk›da bulundu. ‹ki bin kadar bestesi oldu¤u san›-
lan ‹smail Hakk› Bey’in önemli besteleri aras›nda “Ferahfeza
1...,331,332,333,334,335,336,337,338,339,340 342,343,344,345,346,347,348,349,350,351,...672
Powered by FlippingBook