SOSYOLOJ‹
592
yalizme dayan›r. Bu görüfle göre, kapitalist üretim biçiminin
toplumsal geliflmeyi engelleyen çeliflkilerinin keskinleflmesi, bir
toplumsal dönüflümü zorunlu k›lar. Bu da, üretim araçlar›n›n
toplumsallaflt›r›lmas›yla gerçekleflir. Bu, genel olarak mülkiyetin
de¤il, üretim araçlar› üzerindeki özel mülkiyetin ortadan kald›r›l-
mas› demektir. Eme¤in üstünlü¤üne dayand›r›lan bu yeni top-
lumda, üretimin itici gücü ve ekonominin düzenleyicisi olarak
kâr ve fiyat hareketleri yerine plânl› kalk›nma ilkesi savunulur.
Ayr›ca, tüketim mallar›n›n bollaflt›¤›, “herkese gereksinimine gö-
re” ilkesinin geçerli oldu¤u, s›n›flar›n ve devletin ortadan kalkt›-
¤› “komünizm”in, sosyalizmin son aflamas› olaca¤› belirtilir.
SOSYOLOJ‹,
insanlar›n toplumsal yaflam›n›n koflullar›n› ve
flekillerini, toplumun yap›sal ve ifllevsel bileflimini, toplumsal
kurumlar›n tarihî geliflimini ve flimdiki durumlar›n› sistematik
olarak inceleyen ve tan›mlayan bilim; toplumbilim. Günümüzde
sosyolojinin alan›, belirli bir toplumun ve kültürün grup ve ku-
rumlar›nda toplumsal süreçler taraf›ndan etkilenen insan›n tüm
toplumsal davran›fllar›n› kapsar. Bu alan›n içine, toplumsal
normlar, roller, davran›fl kal›plar›, ideolojiler, dünya görüflleri,
toplumsal süreçler (dönüflüm, hareketlilik, çat›flma), toplumsal
yaflam alanlar› (aile, okul, iflyeri, kent, ülke), yafl gruplar›, s›n›f
ve katmanlar, toplumsal oluflumlar (gruplar, örgütlenmeler) ve
kurumlar (ekonomide, siyasette, kültürde ve hukukta) girer.
Sosyolojinin birçok alt dal› vard›r: Aile sosyolojisi, yafl sosyo-
lojisi, e¤itim sosyolojisi, endüstri sosyolojisi, din sosyolojisi,
siyaset sosyolojisi, köy sosyolojisi vb. Sosyolojinin kurucusu
olarak kabul edilen Auguste Comte, olumcu (pozitivist) ve ak›l-
c› bir yöntemle gözlemler yaparak; toplum, toplumsal kurumlar
ve birey aras›ndaki iliflkilerin yasalar›n› araflt›rmak gerekti¤ini
öne sürdü. Kendi dönemine gelinene dek geçerlili¤ini koruyan
liberal uyum ve denge fikrine ve olumcu sosyolojiye karfl›,
Marx, “tarihsel maddecilik” ad›yla yeni bir toplum kuram› olufl-
turdu. Bu kuram, tarihî ve toplumsal geliflmenin, s›n›f çat›flma-
s› sonucunda gerçekleflti¤ini öne sürüyordu. Sosyolojinin ken-
dine özgü yöntemini ve araflt›rma tekniklerini ilk gelifltiren E.
Durkheim’dir. Sosyolojiyi ampirik ve matematiksel bir bilim
olarak tan›mlayan Durkheim, deneysel ve gözleme dayal› sos-
yolojinin kurucusu olarak kabul edilir. Bunun yan› s›ra, F. Tön-
nies ve G. Simmel formel bir sosyoloji gelifltirdiler. Bu sosyo-
loji, toplumsal yaflam›n biçimlerini, zaman kavram› d›fl›nda ve
de¤iflmez olarak kabul ediyordu. Simmel bu biçimleri kavga,
rekabet ve dostluk, Tönnies ise topluluk ve toplum olarak aç›k-
l›yorlard›. Max Weber, sosyolojinin, toplumsal davran›fl› kendi
ak›fl› ve etkileri içinde incelemesi ve aç›klamas› gerekti¤ini sa-
vundu. Weber’e göre devlet, hukuk, ekonomi gibi kurumlar ide-
al tipler olarak soyutlanmal› ve nesnel bir biçimde betimlenme-
liydiler. Çünkü Weber, bilimin de¤erlerden ve normlardan ar›n-
mas› ve usçu ve nesnel olmas› gerekti¤ini savunuyordu. We-
ber’in ve di¤er Avrupal› sosyologlar›n etkisiyle ABD’de Talcott
Parsons, yap›sal-ifllevsel sosyoloji kuram›n› gelifltirdi. Günü-
müz sosyolojisi üzerinde etkili olan bir baflka olay da; elefltirel
usçuluk ak›m›n›n temsilcileri (Popper, Albert vb.) ile elefltirel
kuram temsilcileri (Adorno, Habermas vb.) aras›nda yap›lan bi-
lim kuram› tart›flmas›d›r. Sonuçlar› günümüzde de etkili olan bu
tart›flma, sosyolojinin iki kampa ayr›lmas›na neden oldu. Elefl-
tirel usçuluk alg›lanabilir gerçekli¤in de¤ifltirilmez yasalarla ka-
rakterize edildi¤ini, bu yasalar›n deneyler sonucunda kesinlefl-
mifl bir yöntem oluflturmas› gerekti¤ini ileri sürer. Bu öncüller-
den yola ç›karak oluflturulan elefltirel kuram ise, bilgi ve bilgi
konusu aras›nda, araflt›rma öznesi ve nesnesi aras›nda nesnel
bilim kurallar› ve öznel de¤erler aras›ndaki ayr›m› yads›r. Bu gö-
rüflü savunanlara göre, sosyal bilim kuram›, ilgili nesnenin, ku-
ram›n kategorileriyle uygunlu¤unu öngörmelidir. Bu da, araflt›r-
ma nesnesinin zihinde bir ön kavran›fl›n› gerektirir.
SOVYET SOSYAL‹ST CUMHUR‹YETLER B‹R-
L‹⁄‹
(SSCB) (Rusça: Soyuz Sovyetsk›y Sotsyalistiçesk›y Res-
publik [SSSR]) [Kiril alfabesinde baflharfleri: CCCP), 1922’de
Lenin taraf›ndan kurulan ve 1992’de da¤›lan devlet. Da¤›lmadan
önce SSCB, dünyada yüzölçümü bak›m›ndan en büyük, nüfusu
bak›m›ndansa üçüncü ülkeydi ve bir federasyon çat›s› alt›nda
birleflmifl 15 cumhuriyetten olufluyordu. Da¤›lmadan önce dün-
yan›n ikinci sanayi gücü olan SSCB’nin belirgin özelli¤i, sosya-
list bir ekonomiye sahip olmas›yd›. 1987’de ABD ile SSCB ara-
s›ndaki nükleer silâhs›zlanma ile gerçeklik kazanan ve Sovyet
ordusunun Afganistan’dan çekilmesiyle do¤rulanan ani siyasî
dönüfl, 1989’da Do¤u Avrupa’daki komünist yönetimlerin tü-
münü silip süpüren gücü serbest b›rakt›. Gerçekten de
1988’den itibaren Sovyet imparatorlu¤u s›n›rlar› içindeki ciddî
kar›fl›kl›klarla fazlas›yla meflgul olan Moskova Avrupa’daki uy-
dular›n›n ba¤›ms›zl›¤›n› engelleyemedi. Ülkenin her yerinde
ulusçu yönelifller, komünizm denemesinin ötesinde, Rus em-
peryalizminin öz kültürlerini, dinlerini ve kendi kaderlerini be-
lirleme hakk› verilmesini talep eden ulusal az›nl›klar karfl›s›nda
baflar›s›zl›¤a u¤ramas›n› vurgulad› (1990’dan itibaren tüm fe-
dere cumhuriyetler art arda ba¤›ms›zl›klar›n› ilan ettiler). Sö-
mürgelefltirilen ve ekonomik bunal›mdan en fazla zarar gören
Müslüman halklarla (Türk ço¤unluk) Hristiyanlar aras›ndaki
kopma, Afganistan s›n›rlar›nda güçlü ve ateflleyici bir ‹slâm ha-
reketinin yayg›nlaflmas› nedeniyle daha ciddî bir tehdit olufltur-
du. Devlet komünizminin baflar›s›zl›¤›ndan gerekli dersi ç›kar-
tan Gorbaçov, özel mülkiyetin tan›nmas› ve komünist partinin
öncü rolüne son verilmesi düflüncesini benimsetti. Kongreden,
Sovyet rejiminden baflkanl›k rejimine geçilmesi karar›n› ç›kart-
t›. 15 Mart 1990’da cumhurbaflkanl›¤›na, ard›ndan SBKP’nin
Temmuz ay›ndaki XXVIII. kongresinde parti genel sekreterli¤i-
ne seçilen Gorbaçov, Eylül’de ola¤anüstü yetkilerle donat›ld›.
Birlik’in parçalanmas› üzerine 18 A¤ustos’ta Gorbaçov’u ikti-
dardan uzaklaflt›ran muhafazakâr hükümet darbesi birkaç gün
içinde baflar›s›zl›¤a u¤rat›ld›. Bu kararl› olay, süreci netlefltirme
ve h›zland›rma gibi bir çifte sonuç do¤urdu: Komünist Parti-
si’nin tüm meflruiyetini yitirmesinin yan› s›ra SSCB içindeki
cumhuriyetler birbiri ard› s›ra ba¤›ms›zl›k ilân ettiler. Rus yö-
netimi, SSCB’nin miras›na sahip oldu. Rusya, Ukrayna ve Be-
yaz Rusya, 8 Aral›k’ta Minsk’te Ba¤›ms›z Devletler Toplulu-
¤u’nun (BDT) ‹slâv çekirde¤ini oluflturdular; 21 Aral›k’ta Alma
Ata’daki toplant›da toplulu¤a Ermenistan ve Orta Asya devletle-