turkce sozluk - page 189

dara¤ac›
a.
As›larak idam edilecek kifli için
kurulan özel sehpa.
daralmak
(nsz.)
1.
Dar duruma gelmek,
küçülmek:
Kaza¤›m y›kan›nca daralm›fl.
2.
Azalmak:
Zaman iyice daralm›flt›.
3.
mec.
Bunalmak, s›k›lmak:
Bütün gün
evde oturunca darald›.
darbe
a. Ar.
1.
Vurufl:
bݍak darbesi.
2.
Zor
kullanarak yönetimi ele geçirme eylemi:
hükûmet darbesi.
3.
mec.
Birini y›kan,
sarsan olay; y›k›m:
Bir darbe de ailesin-
den yemiflti.
darbelemek
(-i)
1.
Vurmak, çarpmak.
2.
mec.
Engellemeye çal›flmak:
‹flimi niçin
darbeliyorsun?
darb›mesel
a. (da’rb›mesel) Ar. esk.
Ata-
sözü, atalar sözü.
dar bo¤az
a.
1.
co¤.
K›s›k.
2.
mec.
Toplu-
mun çözümlenmesinde güçlükle karfl›-
laflt›¤› bunal›ml› durum:
Ekonomimiz
dar bo¤azdan ç›kmak üzeredir.
darbuka
a. (darbu’ka) Ar.
Metal ya da pifl-
mifl topraktan yap›lan, alt k›sm› aç›k ve
genifl taraf›na gerilmifl deriye parmak-
larla vurularak çal›nan çalg›.
dar gelirli
ön a.
ve
a.
Geçim s›k›nt›s› çe-
ken, geliri geçimini sa¤lamaya yetme-
yen.
darg›n
ön a.
1.
Dar›lm›fl olan, küskün.
2.
So¤uk, ilgisiz.
dar›
a. bitb.
1.
Bu¤daygillerden, tohumlar›
besin olarak tüketilen bir bitki.
2.
Bu bit-
kinin taneleri.
dar›lmak
(-e)
1.
Hofla gitmeyen bir sözden
ya da bir davran›fltan al›narak iliflkiyi
kesmek, görüflmemek:
Bana niçin dar›l-
d›n?
2.
Gücenmek, k›r›lmak:
Ona u¤ra-
mad›¤›m için bana dar›lm›fl.
dar kafal›
a. mec.
Kavray›fl› az, anlay›fl› k›t.
darl›k, -¤›
a.
1.
Dar olma durumu, niteli¤i:
Yolun darl›¤› nedeniyle burada trafik
hep s›k›fl›r.
2.
Yaflamak için gerekli olan
fleylerin, özellikle besin maddelerinin
zor bulunmas› durumu ya da yoklu¤u:
O y›llarda akaryak›t darl›¤› vard›.
3.
mec.
Geçim zorlu¤u:
Darl›k içinde bü-
yüdük.
darmada¤›n
ön a. (da’rmada¤›n)
Çok da¤›-
n›k, karmakar›fl›k.
darmaduman
ön a. (da’rmaduman)
‹yice
kar›flm›fl.
darphane
a. (darpha’ne) Ar.+Far.
Para ba-
s›lan yer.
darülaceze
a. (da:’rülaceze) Ar. esk.
Düfl-
künlerevi.
dar ünlü
a. dlb.
Alt çenenin az aç›lmas›yla
oluflan ünlü:
›, i, u, ü.
Darvincilik, -¤i
öz. a. dirb.
ve
fel.
Darwin’e
göre, insan› da içine alan canl› türlerinin
do¤al ay›klanma ve çevreye uyum so-
nucu olufltu¤unu savunan evrim ö¤reti-
si.
dava
a. (da:va:) Ar.
1.
Hukuksal korunma-
n›n bir hüküm ile sa¤lanmas› için yarg›
organlar›na baflvurma:
Ev sahibi dava
açm›fl.
2.
‹leri sürülerek savunulan dü-
flünce, iddia, sav:
Davan›zda sizi des-
tekliyorum.
3.
mec.
Sorun:
Bu kasaba-
n›n su davas› hâlâ çözülmedi mi?
4.
mec.
Ülkü:
Yaflam›n› bir dava u¤runa yi-
tirdi.
5.
argo
Sevgili.
dava açmak (et-
mek)
hukuksal korunman›n bir hüküm
ile sa¤lanmas› için yarg› organlar›na
baflvurmak.
davac›
a.
Dava açan kifli.
daval›
a.
1.
Dava edilen kifli.
2.
ön a.
Dava
konusu olan (fley).
davar
a.
1.
Koyun ve keçilere verilen ortak
ad.
2.
Koyun ya da keçi sürüsü.
dava vekili
a.
Avukat say›s› beflten az olan
yerlerde dava takip yetkisi olan kifli.
davet
a. (da:vet) Ar.
1.
Ça¤r›, ça¤›rma:
Ye-
me¤e gelsene, davet mi bekliyorsun?
2.
Yemekli toplant›, ziyafet:
Her ay bir da-
vet verirdi.
davet etmek 1)
ça¤›rmak:
Bizi akflam yeme¤ine davet etti.
2)
mec.
birinden belli bir biçimde davranmas›n›
istemek:
Sizi istifaya davet ediyorum.
davetiye
a. (da’vetiye) Ar.
Bir davete, top-
lant›ya, aç›l›fla vb. yerlere kat›lmas›n›
dara¤ac›
davetiye
189
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 189
1...,179,180,181,182,183,184,185,186,187,188 190,191,192,193,194,195,196,197,198,199,...688
Powered by FlippingBook