deprem bilimci
a.
Deprem bilimi uzman›,
sismolog.
deprem bilimi
a.
Depremleri, yer hareket-
lerini inceleyen bilim dal›; sismoloji.
deprem kufla¤›
a.
Yeryüzü boyunca uza-
nan ve üzerinde dünyadaki depremlerin
büyük ço¤unlu¤unun oldu¤u dar kuflak.
depremyazar
a.
Depremin merkez üssünü,
olufl zaman› ve süresini, derinli¤ini, bü-
yüklü¤ünü belirleyen ayg›t; sismograf.
depresyon
a. Fr.
S›k›nt› ve gerginlik sonu-
cu kiflide zihinsel ve fiziksel güçsüzlük
oluflmas›, kiflinin d›fl dünya ile sa¤l›kl›
iliflki kuramamas› durumu; ruhsal çö-
küntü.
depreflmek
(nsz.)
Yeniden ortaya ç›kmak,
nüksetmek:
Bugünlerde bafl a¤r›lar›m
yine depreflti.
derbeder
ön a. Far.
Yaflant›s› ve davran›fl-
lar› düzensiz (kifli).
dere
a.
1.
En küçük akarsu ve bunlar›n ya-
ta¤›.
2.
‹ki da¤ aras›ndaki uzun çukur.
derebeyi
a. (dere’beyi) tar.
1.
Topraklar›n›
derebeylik düzenine göre yöneten kifli.
2.
mec.
Zorba, zalim kifli.
derebeylik, -¤i
(dere’beylik)
1.
Derebeyi
olma durumu.
2.
Siyasi ve askerî gücü
elinde bulunduran toprak sahibi dere-
beyler s›n›f› ile bu s›n›f›n egemenli¤i al-
t›nda yaflayan kölelerin oluflturdu¤u
toplumsal düzen; feodalizm.
3.
Derebe-
yi yönetimi alt›ndaki bölge.
derece
a. Ar.
1.
Bir süreç içindeki aflama-
lardan her biri, aflama, basamak, rütbe,
mertebe:
Hangi dereceden emekli oldu-
nuz?
2.
il.
Denli, kadar:
O derece öfke-
lendi ki anlatamam.
3.
S›cakl›kölçer,
termometre.
4.
fiz.
Ölçü aletlerinin ölçe-
¤inde belirtilmifl olan bafll›ca bölümler-
den her biri:
termometrenin dereceleri.
5.
kim.
Bir çözeltinin yo¤unlu¤unu ölç-
mede kullan›lan birim.
6.
mat.
Bir aç›n›n
360’ta birine eflit olan aç› birimi:
Verilen
de¤erlere göre A aç›s› 60 derecedir?
7.
sp.
Baflar› gösterme:
Atletimiz yar›flma-
da çok iyi bir derece yapt›.
derece al-
mak
kazananlar aras›nda yer almak.
dereceli
ön a.
1.
Derecesi belirtilen nitelik-
te olan:
En yüksek dereceden emekli ol-
du.
2.
Derecelere ayr›lm›fl, kademeli:
dereceli cetvel, iki dereceli seçim.
derecelendirmek
(-i)
Belirli bir aflamaya,
düzene göre s›n›fland›rmak.
dereotu
a. bitb.
Maydanozgillerden, taze
yapraklar› yemeklere tat ve koku ver-
mek için kullan›lan otsu bitki.
dere tepe
be.
‹niflli ç›k›fll› (yer):
Bütün gün
dere tepe gezdik.
dergâh
a. (dergâ:h) Far.
Bir tarikata ba¤l›
olanlar›n bar›nd›klar›, ibadet ettikleri ve
tören yapt›klar› yer; tekke:
Bektafli der-
gâh›.
dergi
a.
Bilim, teknik, edebiyat, siyaset,
moda vb. birçok alanda inceleme, elefl-
tiri gibi türlü yaz›lar içeren, genellikle re-
simli olarak bas›lan ve belirli aral›klarla
ç›kan süreli yay›n; mecmua.
derhâl
be. (de’rhâl) Far.+Ar.
Hemen, çabu-
cak, o anda:
Derhâl buraya gelin.
deri
a.
1.
‹nsanlar›n ve hayvanlar›n vücut-
lar›n› kaplayan, üzeri k›l, tüy ya da pul-
larla örtülü organ.
2.
‹fllenerek kullan›l›r
duruma getirilmifl hayvan derisi:
Bu
çanta deriden yap›lm›fl.
3.
ön a.
‹fllene-
rek kullan›l›r duruma getirilmifl hayvan
derisinden yap›lm›fl olan:
deri ceket.
4.
Soyulmadan yenebilen yemifllerin ince
kabu¤u ya da soyulan yemifllerin kabuk
alt›ndaki zar›.
dericilik, -¤i
a.
1.
Hayvan derilerinin sepi-
lenerek kullan›labilir duruma getirilmesi
ifllemi.
2.
‹fllenmifl deri ticareti ya da sa-
nayii.
derin
ön a.
1.
Dibi ile yüzeyi ya da a¤z› ara-
s›ndaki yüksekli¤i fazla olan:
Derin bir
çukur kazd›lar.
2.
Ön yüzü ile arka yüzü
aras›ndaki uzakl›k fazla olan:
Derin bir
dolapm›fl.
3.
Kendi alan›nda genifl bir
bilgi birikimi olan:
Derin bir bilim ada-
m›yd›.
4.
Bir fleyin yo¤unlu¤unu, bü-
deprem bilimci
derin
199
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 199