flam›n tad›na varmak, hoflça vakit ge-
çirmek:
Bir orada, bir burada, istedi¤i
gibi yafl›yor.
8.
mec.
Sürekli bir fleyi dü-
flünmek, bir duyguyu hissetmek:
An›la-
r›yla yaflayan bir insand›.
9.
mec.
Mut-
lu olmak, sevinmek:
fiu ifli sonuçland›-
r›rsak yaflad›k.
yaflam öyküsü
a.
Bir kiflinin soyu, do¤u-
mu, yetiflmesi hakk›nda toplu bilgi ve-
ren yaz›, öz geçmifl, hayat hikâyesi, bi-
yografi.
yaflamsal
ön a.
1.
Yaflamla ilgili, hayati.
2.
mec.
Büyük önem tafl›yan, hayati:
ya-
flamsal bir konu.
yaflant›
a.
1.
Yaflan›lanlardan, görülenler-
den, duyulanlardan, edinilenlerden
sonra kiflide kalan fley; yaflam deneyi-
mi; hayat tecrübesi.
2.
Yaflan›lan bir an,
yaflam›n bir bölümü:
Çocuklu¤umda
mutlu bir yaflant›m oldu¤unu an›ms›yo-
rum.
3.
‹çinde yaflan›lan koflullar›n tü-
mü, yaflam biçimi, hayat:
köy yaflant›s›.
yaflarmak
(nsz.)
1.
Islanmak, nemlenmek.
2.
Yaflla dolmak:
Birden gözleri yaflard›.
yaflas›n
ünl.
Yafla.
yafl günü
a.
Bir kimsenin do¤du¤u günün
y›l dönümü.
yafl haddi
a.
Bir kifliye görevini sürdürme-
sine yasan›n izin verdi¤i en ileri yafl:
Yafl haddinden emekli olmufltu.
yafl›t
ön a.
ve
a.
Yafllar› ayn› olan (kifliler-
den her biri), akran.
yafllanmak
(nsz.)
Yafl› ilerlemek, yafll›l›¤a
do¤ru yol almak, ihtiyarlamak.
yafll› (I)
ön a.
1.
Yafl› ilerlemifl, ihtiyar.
2.
Yafl› ilerlemifl kifli.
yafll› (II)
ön a.
(göz için) Yaflla dolmufl.
yafll› bafll›
ön a.
Yafll› ve olgun, güngör-
müfl, deneyimli, görgülü.
yaflmak, -¤›
a. hlk.
Baflla birlikte yüzü ve
a¤z› kapatan örtü.
yat a. Fr.
Özel gezinti gemisi.
yatak, -¤›
a.
1.
Uyumak ya da dinlenmek
için üzerine yat›lan eflya.
2.
Yün, pa-
muk, kufl tüyü vb. maddeler doldurula-
rak yap›lan ve üzerine k›l›f geçirilen dö-
flek, flilte.
3.
Üzerine flilte koyulan kar-
yola, somya, kerevet vb. bir fley.
4.
Akarsular›n oluflturdu¤u, y›l içinde su-
lar›n sürekli ya da geçici olarak içinde
akt›klar› yer; akak; mecra.
5.
Ayn› fley-
lerin, ayn› nitelikte kiflilerin, hayvanlar›n
bolca bulundu¤u ya da bar›nd›¤› yer:
h›rs›z yata¤›.
6.
Makinelerde hareketli
bölümleri içine alan parça.
7.
Bir hasta-
nenin, bir otelin hizmete sunulan yer
say›s›n› belirtmek için kullan›lan birim:
Hastanemizdeki yatak say›s› yetersiz.
8.
yerb.
Maden ocaklar›nda birbirini izle-
yen iki maden katman› aras›nda uzanan
damar:
kömür yata¤›.
9.
yerb.
Çanak
biçimindeki bir havzada ya da buna
benzer bir oluflumda toplanm›fl petrol
birikintisi.
10.
mec.
Gizli bar›nak, suç-
luyu gizlice bar›nd›ran yer.
yatakhane
a. (yatakha:ne) T.+Far.
Okul,
fabrika, konukevi gibi gece de kal›nan
yerlerde çok say›da kiflinin yatmas› için
düzenlenmifl yer.
yatakl›k, -¤›
a.
1.
Üzerine yatak konulan
tahta ya da maden kerevet; karyola.
2.
mec.
Aranan kifliyi gizlice bar›nd›rma,
saklanmas› için yard›m etme:
Yatakl›k
suçundan üç y›l ceza ald›.
yatakl›k et-
mek
mec.
aranan kifliyi gizlice bar›nd›r-
mak, saklanmas› için yard›m etmek.
yatakl› vagon
a.
Kompart›manlar›nda yol-
cular›n yat›p uyuyabilece¤i yataklar bu-
lunan vagon.
yatalak, -¤›
ön a.
ve
a.
Sakatl›k, felç vb. bir
nedenle yataktan kalkamayan, sürekli
yata¤a ba¤l› kalan (kifli).
yatay
ön a. mat.
Durgun bir su yüzeyine ya
da ufuk çizgisine paralel olan, düfley
do¤rultusunda dikey olan.
yat›
a.
Bir yerde gece yatmay› da içeren ko-
nukluk:
Bir dahaki sefere yat›ya bekliyo-
ruz.
yat›k, ¤›
ön a.
Dik olmayan, e¤ik.
yat›l›
ön a.
ve
a.
1.
Geceleri de kal›n›p ya-
yaflam öyküsü
yat›l›
656
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 656