yediveren
ön a.
Y›lda birkaç kez meyve ve-
ren ya da çiçek açan (gül, asma
vb.).
yegâne
ön a. (ye’gâ:ne) Far.
Biricik, tek.
ye¤
ön a.
Daha üstün, daha iyi, daha uy-
gun.
ye¤ tutmak
ye¤lemek, tercih et-
mek.
ye¤en
a.
1.
Birine göre kardeflinin çocu¤u.
2.
Baz› yörelerde day›, teyze, amca, ha-
la çocuklar›.
ye¤in
ön a.
fiiddetli, zorlu.
ye¤inlik, -¤i
a.
1.
Ye¤in olma durumu.
2.
fiz.
fiiddet.
ye¤lemek
(-i, -e)
Birini, bir fleyi di¤erlerin-
den üstün tutmak, seçimini ondan yana
yapmak; ye¤ tutmak; tercih etmek.
yeis
a. Ar.
Umutsuzluktan, karamsarl›ktan
do¤an üzüntü.
yek
ön a.
Far. Bir.
yeknesak
a. Far.+Ar. esk.
Tekdüze, mono-
ton.
yekpare
ön a. (ye’kpare) Far.
Tek parçadan
oluflan.
yekûn
a. (yekû:n) Ar.
Toplam.
yel
a.
Rüzgâr.
yel de¤irmeni
a.
Rüzgâr gücüyle çal›flan
de¤irmen.
yele
a.
At, aslan gibi baz› hayvanlar›n boy-
nunda ya da ensesinde bulunan uzun
k›llar.
yelek, -¤i
a.
Ceket alt›na ya da yaln›zca
gömlek üstüne giyilen, yakas›z, kolsuz,
k›sa giysi.
yelken
a. den.
1.
Rüzgâr gücünden yarar-
lan›p teknenin hareketini sa¤lamak için,
genifl bir yüzey oluflturacak biçimde
yan yana direklere çekilen, kal›n ve sa¤-
lam bir bezden yap›lan kanat.
2.
sp.
Yelken aç›larak yap›lan etkinlik.
yelkenli
a.
ve
ön a.
Yelkenle hareket eden
(deniz ya da göl tafl›t›).
yelkovan
a.
1.
Saatin, dakikalar› gösteren
uzun ibresi.
2.
hayb.
Yelkovangillerden,
koloniler hâlinde yuvalanan, uzun ve
dar kanatl›, siyah›ms› ya da kül rengi
gövdeli bir deniz kuflu.
yellenmek
(nsz.)
1.
Yelpaze ya da baflka
fleylerle esinti oluflturarak kendi kendi-
ni serinletmek.
2.
hlk.
Kal›n ba¤›rsakta-
ki gaz› anüsten d›flar› atmak.
yelölçer
a.
Rüzgâr›n ya da gaz durumun-
daki ak›flkanlar›n ak›fl h›z›n› ölçmeye
yarayan ayg›t, rüzgârölçer, anemomet-
re.
yelpaze
a. (yelpa:ze)
1.
Salland›¤›nda kü-
çük bir hava ak›m› oluflturarak özellikle
yüzü serinletmeye yarayan katlanabilir
ve tafl›nabilir araç.
yeltenmek
(-e)
Yapamayaca¤› bir ifle girifl-
mek, özenmek, heves etmek.
yem
a.
1.
Hayvan yiyece¤i.
2.
Kufl tutmak
için tuza¤a konulan, bal›k tutmak için
oltan›n ucuna tak›lan yiyecek ya da yi-
yecek görüntüsündeki nesne.
yeme içme
a.
Çeflitli yiyecek ve içeceklerle
beslenme.
yemek (I)
a.
1.
Yemek yeme ifli:
fiu anda
yemek yiyorum, gelemem.
2.
Yenmek
için haz›rlanm›fl her türlü yiyecek, afl:
Yemek çok olmufl.
3.
Bir ö¤ünü olufltu-
ran yiyeceklerin tümü:
Akflam yemekte
ne var?
4.
Düzenlenen yemekli toplan-
t›:
fiirket yeme¤ine herkes ailesiyle ka-
t›lm›flt›.
yemek (II)
(-i)
1.
Bir yiyece¤i a¤›zda çi¤ne-
yerek yutmak:
Portakal› yedim.
2.
(bö-
cek vb. için)
Kemirmek, oymak, afl›n-
d›rmak, delmek:
Hal›y› fare yemifl.
3.
Is›rmak, sokmak, batmak:
Kolumu siv-
risinek yemifl.
4.
Hakk› olmayan bir fle-
yi almak, kabul etmek:
rüflvet yemek.
5.
Harcamak, tüketmek:
Tüm paras›n› ye-
mifl.
6.
Birine alaca¤›n› vermemek,
ödememek:
Yirmi liram› yediler.
7.
Biri
için baflkas›na para harcatmak:
Adam›n
tüm paras›n› yemifller.
yiyip bitirmek
1)
tüketmek;
2)
çok üzmek, tedirgin et-
mek.
yemekhane
a. (yemekha:ne) T.+Far.
Fabri-
ka, okul gibi yerlerde topluca yemek ye-
nilen büyük salon.
yediveren
yemekhane
661
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 661