LA⁄IMCILAR
418
k›ma minyatür bir insanl›k dram›d›r. La Fontaine’in fablleri Or-
han Veli Kan›k (1948), Selahattin Eyübo¤lu (1960) taraf›ndan
Türkçeye çevrilmifl ve yay›mlanm›flt›r.
LA⁄IMCILAR,
la¤›m ad› verilen tüneller açarak patlay›c›
madde yerlefltiren ve bunu patlatarak kale duvarlar›n› y›kan as-
kerlere verilen ad. Osmanl› askerî örgütlenmesinde, Kap›kulu
ocaklar›na ba¤l› bir la¤›mc› oca¤› vard›. Bu oca¤›n bafl›nda bu-
lunan kumandana la¤›mc›bafl› denirdi. III. Selim döneminde ya-
p›lan düzenlemeyle, köprü, siper, kale vb. istihkâm yap›lar› ya-
pan bir s›n›f durumuna getirildi.
LAH‹T,
duvarlar› tafl ya da tu¤layla örülmüfl, üstü kapak ta-
fl›yla örtülen mezar, arkeolojide tafl ya da mermerden tek parça
oyulmufl mezar. Lahitler, eskiça¤larda yak›lan ölülerin külleri-
nin saklanmas› için kullan›ld›. Putperest ve Hristiyanlar›n lahit-
lerinin üzerine kabartmalar yap›l›r, ço¤u kez ölenin yaflam›ndan
bir bölüm bunlarla anlat›lmak istenirdi. Lahitlerin, ev ya da oda
biçiminde yap›lm›fl olmas›, ölünün ileride canlanaca¤› ya da
öbür dünyada yaflayaca¤› inanc›ndan kaynaklanmaktad›r. Bu tür
lahitlerin en güzel örneklerine M›s›r’da rastlanm›flt›r. ‹stanbul
Arkeoloji Müzesi’nde muhafaza edilen “A¤layan Genç K›zlar”
lahdi, mermerden yap›lm›fl en güzel lahit örneklerindendir.
L‹KL‹K,
dinî kurum ve görüflleri dünya ifllerinden ayr› tut-
ma, din ve devlet ifllerini ay›rma. Lâiklik, Hristiyan dünyas›nda,
krallar›n papal›k makam›yla yapt›klar› uzun mücadeleler sonucu
do¤an bir kavramd›r. Lâtince “Laicus” (lâiklik) rahip s›n›f›na
ba¤l› olmayan anlam›nda kullan›l›rken, sonralar› din ve devlet
ifllerinin ayr›l›¤› anlam›n› kazand›. Rönesans’›n do¤ufluyla lâik-
lik de büyük taraftar buldu. Frans›z Devrimi’nden sonra Avru-
pa’da din özgürlü¤ü ilkesinin yerleflmesiyle gelenekçi hukuk
uygulamalar›n›n zamanla ortadan kalkmas› gerçekleflti. Türki-
ye’de “Hilâfetin ‹lgas›”, “Tevhid-i Tedrisat”, “fier’iye Vekâleti’nin
‹lgas›” ve “Tekke ve Zaviyelerin Kald›r›lmas›” hakk›ndaki yasa-
lardan sonra 1937’de anayasada yap›lan bir de¤ifliklikle lâiklik
ilkesi benimsendi.
LAKE,
laka denilen k›rm›z›-esmer renkte maddeyle cilâlanm›fl
eflya. Lakeyle cilâlanacak tahta ya da madensel yüzey, önce iyi-
ce perdahlan›r; sonra cilâlanacak yüzeye yaklafl›k yirmi kez lake
sürülür. Her cilâdan sonra, cilân›n kurumas› beklenir. Cilt üze-
rine yap›lan lakeler çeflitli biçimlerde bezenir.
LAKTAZ,
laktozun glikoza dönüflümünü sa¤layan ve meme-
lilerin sindirim özsular›nda bulunan enzim.
LAKT‹K AS‹T,
laktik asit bakterilerinin
(Bacillus delb-
rücki)
süte etkisiyle oluflan, flurup k›vam›nda, tatl›, kokusuz
bir s›v› (hidroksipropiyonik asit, CH
3
CHOHCOOH). Süt asidi de
denir. Yo¤urdun mayalanmas›n› sa¤lar. Yorucu bir çal›flma s›-
ras›nda kandan yeterli oksijeni alamayan kas dokusu, enerji ge-
reksinimini, glikozun laktik asit etkisiyle laktata dönüflümünden
a盤a ç›kan enerjiyle giderir. Böylece kasta toplanan laktat,
kramp›n nedeni say›l›r. Bu¤day ve m›s›r niflastalar›n›n mayalan-
mas› da önce glikoz sonra laktik asit verir. Mayalanm›fl hamur-
da, bozada, lahana turflusu ve mide özsuyunda laktik asit bulu-
nur. Mikrop öldürücüdür. Sindirimi kolaylaflt›r›r. Ergime nokta-
s› 18ºC’t›r. Ayr›ca ergime noktalar› 27ºC olan ve polar›lm›fl ›fl›-
¤›n polarma düzlemini biri sa¤a, biri de sola çeviren optikçe ak-
tif iki izomeri daha vard›r. Dericilikte, dokuma sanayiinde ve ki-
mi ilâçlarda kullan›l›r.
LAKTOZ,
inek sütünün yaklafl›k % 4,5’unu oluflturan bir di-
sakkarit (C
12
H
22
O
11
). Süt flekeri de denir. Laktaz enzimiyle gli-
koz ve galaktoza dönüflür. ‹nsan sütünde % 6-8 oran›nda bulu-
nur. Bitkilerde bulunmaz. Peynir üretiminde arta kalan s›v›, dü-
flük bas›nçta buharlaflt›r›larak laktoz kristalleri elde edilir. Suda
çözünür. Glikozdan daha az tatl›d›r. ‹ndirgendir. Sulu asitlerle
kaynat›ld›¤›nda hidrolize u¤rar.
LALA,
Osmanl› devlet örgütünde flehzadelerin e¤itimiyle gö-
revli kifli. Lalalar flehzadelerin valilikleri s›ras›nda da onlara yar-
d›mc› olurlard›. Hükümdar, veziri olan kiflilere teklifsizce böyle
seslenerek yak›nl›¤›n› belirtirdi. Ayr›ca bu terim, eskiden çocuk-
lar›n bak›m›ndan ve e¤itiminden sorumlu kifliler için ya da Os-
manl› saray›nda özellikle saraya yeni giren acemilerin e¤itimiy-
le sorumlu Enderun a¤alar› için de kullan›lm›flt›r.
LALA MUSTAFA PAfiA
(1505 ? Sokol/Bosna - 1580 ‹s-
tanbul), Osmanl› devlet adam›. K›br›s fatihi olarak ün yapm›flt›r.
Bosna’n›n Sokol Köyü’nden devflirmedir. Kanuni’nin berberbafl›
olarak görev yapt›ktan sonra, sancakbeyli¤i rütbesiyle Kanu-
ni’nin o¤lu fiehzade Selim’in hizmetine verildi. Kanuni’nin son
y›llar›nda Erzurum, fiam beylerbeyliklerinde bulundu. fiehzade
Selim’in padiflah olmas›nda önemli bir rol oynad› ve ‹stanbul’a
gelerek Divan›hümayun’a girdi. K›br›s’›n fethiyle görevlendirildi
ve aday› Venedikliler’den almay› baflard› (1571). 1578 y›l›nda
Osmanl› - ‹ran savafllar› s›ras›nda önce Tiflis’i, sonra da fiirvan’›
ele geçirmeyi baflard›. Ancak Koca Sinan Pafla’n›n entrikalar›
sonucu serdarl›ktan uzaklaflt›r›ld› (1580). Bir süre sonra sadaret
kaymakam› olduysa da çok yaflamad›, ayn› y›l içinde öldü.
LALE,
birçeneklilerin zambak-
giller familyas›ndan, otsu bir süs
bitkisi
(Tulipa).
So¤anl› bir bit-
kidir. Yapraklar› uzun ve m›zraks›-
d›r. ‹lkbaharda çiçek açar. Sap›n
ucunda bir tek çiçek bulunur. Çan
biçimindeki bu çiçek çeflitli renk-
lerde, hatta alacal› bile olabilir.
Lale genellikle so¤andan yetifltiri-
lir. Tohumdan yetifltirmek çok zor-
dur. Tohumdan yetiflen laleler 3-6
y›l çiçek açmaz. So¤anlar sonba-
harda dikilir. Kumlu ve gübrelenmifl topraklar› sever. Anayurdu
Bat› Asya’d›r. ‹lkin Anadolu’da süs bitkisi olarak yetifltirilmifl,
Avrupa’ya buradan 16. yüzy›lda gitmifltir. Osmanl› döneminde
lale yetifltiricili¤i çok yayg›nd›. Kaynaklar, Lale Devri’nde
880’den fazla lale çeflidi yetifltirildi¤ini ve bunlar›n her birine
ayr› ad verildi¤ini yazmaktad›r. Bugün ise lale yetifltiricili¤inde
baflta gelen ülke Hollanda’d›r.
LALE DEVR‹,
Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun 1718 - 1730 y›l-