LAVANTA Ç‹ÇE⁄‹
419
lar› aras›ndaki dönemine verilen ad. Lale Devri, III. Ahmet’in
saltanat dönemi içinde yer al›r (1703 - 1730). Bu dönemde sad-
razaml›¤a getirilen Nevflehirli Damat ‹brahim Pafla ile yak›n ar-
kadafllar›, 1718 Pasarofça Antlaflmas›’ndan sonra Osmanl› Dev-
leti’ni yeni bir tasar›ya göre Avrupa ölçüsünde yeniliklerle güç-
lendirmeye, bu arada ‹stanbul’u da onarmaya karar verdiler.
Devlet, o s›ralarda, gerek içerde gerekse d›flarda uzun zamand›r
görmedi¤i bir huzur ortam›na girince, padiflah ile çevresindeki-
ler kendilerini zevk, e¤lence, musiki, fliir ve bir yüzy›l önce Av-
rupa’da yayg›nlaflan lale yetifltiricili¤ine adad›lar. Lale Devri’nin
önemli bir kültür ve kalk›nma dönemi olmas›nda Sadrazam Da-
mat ‹brahim Pafla’n›n iyi e¤itim görmüfl, güzel sanatlara ve ede-
biyata yatk›n bir kiflili¤i olmas›n›n büyük katk›s› vard›r. Sadra-
zam›n emriyle, baflta Aristoteles’in olmak üzere klasik yap›tlar›n
birço¤u Türkçeye çevrildi. Eski ‹znik ve Kütahya çinicili¤ini ye-
niden canland›rmak için, ‹stanbul ve E¤rikap›’da çini fabrikalar›
kuruldu (1725). Ayr›ca, hatayi denilen bir kumafl türü üreten bir
fabrika faaliyete geçti. Lale Devri’nin en önemli kalk›nma at›l›m-
lar›ndan biri, ‹stanbul’da ilk bas›mevinin kurulmas›d›r. Yirmise-
kiz Çelebi Mehmet Efendi’nin o¤lu Sait Mehmet Çelebi, bas›-
mevlerini incelemek üzere gitti¤i Paris’ten döndükten sonra ba-
s›mevinin yararlar›n› anlatan bir risaleyi Müteferrika ‹brahim
Efendi ile birlikte kaleme ald› ve sadrazama sundu. fieyhülislâ-
m›n da bas›mevi kurulmas›nda sak›nca görmemesi üzerine Sul-
tanselim semtinde ilk bas›mevi kuruldu (1727). Lale Devri’nin
getirdi¤i bir di¤er önemli yenilik de ‹stanbul’da ilk kez itfaiye
teflkilat›n›n kurulmas›d›r. Lale Devri’nde yaz›n ço¤unlukla lale
bahçelerinde yap›lan lale e¤lenceleri ve k›fl›n konaklarda yap›-
lan helva sohbetleri pek ünlüdür. Padiflah, sadrazam ve di¤er
saray erkân›n›n yan› s›ra ‹stanbul’un ileri gelen zenginleri de ya-
z›n lale bahçelerinde yap›lan bu e¤lencelere kat›l›rd›. Bu amaç-
la Bo¤az k›y›s›nda, K⤛thane’de ve Haliç k›y›lar›nda birçok köflk
ve kas›r yapt›r›lm›flt›. Ama tüm bu e¤lenceler halk aras›nda hofl-
nutsuzluk yaratt›; sadrazam›n düflmanlar›n›n da k›flk›rtmas›yla
Patrona Halil ad›ndaki elebafl›n›n sürüklemesiyle patlak veren
isyanda Damat ‹brahim Pafla öldürüldü, padiflah tahttan indiril-
di ve köflklerin pek ço¤u yak›ld› (1730).
LAMA,
geviflgetirenlerin devegiller familyas›ndan bir memeli
cinsi
(Lama).
Güney Amerika’n›n da¤l›k bölgelerinde yaflar.
Boyu (yerden omuza kadar) 1,5 m., tüyleri kahverengi, beyaz,
külrengi ya da siyah olabilir. Tüyleri s›k ve yumuflakt›r. Boynu
uzun, bacaklar› ince, kuyru¤u büyük ve k›ll›d›r. Evcillefltirilmifl-
tir. Eti, sütü, derisi ve yünü için beslenir. Yük tafl›ma ifllerinde
de kullan›l›r. Bir lama 50 kiloya kadar yük tafl›yabilir. Bitkilerle
beslenir, uzun süre su içmeden yaflayabilir. Gebelik süresi 170
gündür. En ilginç özellikleri, k›z›nca tükürmeleridir. Çok pis ko-
kulu olan tükürükleri düflmanlar›n› kaç›rmaya yarar. Evcil türü
L. glama
’d›r. Guanako’dan
(L. guanicoe)
evcillefltiril-
mifltir. Yine guanakodan evcillefltirilmifl bir baflka lama türü de
alpakad›r
(L. glama pacos)
.
LAMBA,
ayd›nlatma ayg›t›. S›v› yak›tla (ya¤, petrol), gazla ve
elektrik ak›m›yla çal›flan türleri vard›r. 1860’lara do¤ru bulunan
petrol lambas›, bugün bile ço¤u yerde büyük önem tafl›r. 20.
yüzy›l›n bafllar›nda bulunan gaz lambalar›, bafllang›çta sokak
ayd›nlatmas›nda kullan›lm›flt›r. Bugün de bütangaz lambalar›
elektri¤in olmad›¤› yerlerde kullan›lmaktad›r. 1878’de Thomas
Edison (ABD) taraf›ndan elektrik lambas› bulundu. ‹lk lamba,
elektrik ak›m›n›n geçti¤i ince bir karbon telinin parlak bir ›fl›k
sa¤layacak kadar ›s›nmas› temeline dayan›yordu. Edison, telin
yanmamas› için, bu ayg›t›, içinde hava olmayan bir cam tüpe
yerlefltirdi. Daha sonra yüksek s›ca¤a dayanabilen tungsten kul-
lan›ld›. Ancak, gaz›fl›l (flüoresan) lambalar›nda tel yoktur. Bun-
larda, yüksek voltajl› elektrik ak›m› geçti¤inde ayd›nlan›p ›fl›k
saçabilen bir gaz (c›va buhar›, neon, argon, ksenon) bulunur.
LASER
→
LAZER
LATERNA,
kolla düzenli biçimde çevirmekle çeflitli havalar
çalan mekanik bir org türü. ‹çinde iki körük ve sivri bak›r uçlar-
la donat›lm›fl bir silindir vard›r. Çalg›n›n kolu çevrilince her siv-
ri uç, karfl›s›na gelen bir kapa¤› açar ve bu arada geçen hava
ak›m›n›n titreflimiyle melodi oluflur.
LÂT‹FE
→
FIKRA
LÂT‹FE HANIM
(1898 ‹zmir - 1975 ‹stanbul), Atatürk’ün
efli. ‹zmir’in tan›nm›fl alilelerinden Uflakizade Muammer Bey’in
k›z›d›r. Liseyi bitirdikten sonra Paris ve Londra’da hukuk ö¤re-
nimi gördü (1919-1920). 1921 y›l›nda yurda döndü. 1922’de
‹zmir’e gelen Mustafa Kemal ile tan›flt› ve 29 Ocak 1922’de ev-
lendiler. Atatürk ile birlikte çeflitli yurt gezilerine kat›ld›. Ancak,
Lâtife Han›m ile Mustafa Kemal’in evlilikleri uzun sürmedi. 5
A¤ustos 1925’te ayr›ld›lar. O tarihten sonra ‹stanbul’a yerlefle-
rek münzevî bir yaflam sürdü.
LÂT‹N AMER‹KA,
Amerika k›tas›n›n ABD-Meksika s›n›r›-
n›n güneyinde kalan bölümü. Orta ve Güney Amerika için kulla-
n›lan bu ad, bölgedeki Lâtin kökenli, ‹spanyolca, Portekizce ve
Frans›zca konuflan halklar nedeniyle verilmifltir.
LÂT‹NCE,
Hint-Avrupa dil öbe¤inin ‹talik grubundan olan
dil. Lâtince, ‹.Ö. 2. biny›lda Kuzeybat› Avrupa’dan gelerek Lati-
um’a yerleflen kabilelerin dilidir. Roma’y› yöneten s›n›f›n konufl-
tu¤u Lâtincenin bu de¤iflik biçimi, Roma güçlenince ‹talya’n›n
edebiyat ve resmî dili hâline geldi. ‹.Ö. 1. yüzy›lda Romal› ya-
zarlar›n çabalar›yla cumhuriyet dönemi sonunda ve imparator-
luk dönemi bafl›nda Klasik Lâtince ortaya ç›kt›. Fakat Lâtin ‹m-
paratorlu¤u Akdeniz’in bir ucundan öbür ucuna yay›l›nca, al›nan
ülkelerin halklar› taraf›ndan konuflulan dillerle iliflki kuran bu
Lâtince bozuldu; ayr›ca Lâtinlerden ve Lâtin olmayanlardan
meydana gelen Romal› pleblerin konufltu¤u Halk Lâtincesi, res-
mî dili bozmaya bafllad› ve Roma ‹mparatorlu¤u’nun son döne-
minde Lâtince birçok lehçeye bölündü. Cermen istilâlar›, bu bö-
lünmeyi h›zland›rd› ve Lâtince, Roma ‹mparatorlu¤u’nun çeflitli
bölgelerinde baflka bir evrim geçirdi ve “Roman dilleri” denilen
birçok dil ortaya ç›kt›. Bugün ölü dil durumunda olan Lâtince,
yaln›zca Katolik Kilisesi’nde kullan›lmaktad›r.
LAVANTA Ç‹ÇE⁄‹,
ball›babagillerden, çok y›ll›k, ›t›rl› bir
bitki
(Lavandula).
Anayurdu Akdeniz Bölgesi’dir. Maki flo-