MEDDAH
451
anlamlar›ndan baflka anlamlarda kullan›ld›klar› anlat›ma da me-
cazî ya da mecazl› anlat›m denir. Bu tür anlat›mda amaç, söz-
cüklere yeni anlamlar yükleyerek dilin kullan›m olanaklar›n›
zenginlefltirmektir. Bir söz sanat› olan edebiyat da mecazdan
büyük ölçüde yararlanm›flt›r. Benzetme (teflbih), istiare, mecaz›
mürsel, tariz, teflhis ve intak gibi söz ve anlam oyunlar› meca-
za dayan›r.
MECAZI MÜRSEL,
benzetme amac› güdülmeden ya da
benzetme ilgisi bulunmaks›z›n bir sözün baflka bir söz yerine
kullan›lmas› sanat›. Türkçede ad de¤iflimi, düz de¤iflmece, ad
aktarmas› gibi karfl›l›klar da kullan›l›r. Mecaz› mürsel, konuflma
dilinde de yayg›n olarak kullan›lmaktad›r. Örne¤in, “sobay› yak-
t›m” cümlesinde soba sözcü¤ünün, soban›n içindeki odun, kö-
mür vb. yerine kullan›lmas› bir mecaz› mürseldir.
MECELLE,
Osmanl› Devleti’nde ilk kez yürürlü¤e konulan
medenî kanun. Mecelle benimseninceye dek Osmanl› Devle-
ti’nde hukuk davalar› f›k›h hükümlerine göre çözülmekteydi. An-
cak bu durum, gerek karar birli¤inin sa¤lanmas›, gerekse Hris-
tiyan halk›n yarg›lanmas› gibi konularda pek çok soruna yol aç-
maktayd›. Ahmet Cevdet Pafla baflkanl›¤›nda bir kurul, yeni bir
medenî kanun düzenlemekle görevlendirildi. 1868 y›l›nda ilk
bölümü yay›nlanan kanun, 1876 y›l›nda tamamland›. Mecelle,
16 kitap ve 1.851 maddeden oluflur. S›ras›yla flu konular› içerir:
‹care (kira), kefalet, havale, rehin, emanet, hibe, gasp, hacir, ik-
rah, fluf’a, flirket, vekâlet, sulh, ibra, ikrar, dava, beyyine va ka-
za. Mecelle’nin giriflindeki 99 maddeyse, ahlâkî aç›klamalar ve
k›sa deyifllerden oluflur. Ayr›ca miras hukuku al›nm›flt›r ve za-
manafl›m› yoktur. ‹slâm hukukuna dayal›, ancak her dinden hal-
ka uygulanabilen Mecelle, 1926 y›l›nda yerine Medenî Ka-
nun’un konulmas›yla yürürlükten kald›r›ld›.
MECL‹S‹ AYAN
→
AYAN MECL‹S‹
MECL‹S‹ MEBUSAN,
I. ve II. Meflrutiyet dönemlerinde,
Meclisi Umumi denilen ve 1876 Anayasas› uyar›nca kurulan
Osmanl› Parlamentosu’nun seçimle gelen kanad›. ‹lk defa 20
Mart 1877’de toplanan Osmanl› Parlamentosu’nda (Meclisi
Umumi), Meclisi Mebusan, 56 Müslüman ve 40 Hristiyan ol-
mak üzüre 96 üyeden olufluyordu. 1876 Anayasas›’na göre her
50.000 erkek için bir mebus seçilirdi. Seçimler dört y›lda bir ve
gizli oyla yap›l›rd›. Memurluk ve mebusluk bir kiflide ayn› anda
bulunamazd›. Türkçe bilmeyenler, otuz yafl›ndan küçük olanlar
aday olamazlard›. Mebuslar›n her biri tüm Osmanl›lar›n mebu-
su say›l›rd›. Türlü nedenlerle görevlerinden ayr›lan ya da görev
yapamayan mebuslar›n yerine yenileri seçilirdi. Meclis baflkan›,
gösterilen üç aday aras›ndan padiflah taraf›ndan seçilirdi. Me-
buslar kanunla gösterilen durumlar d›fl›nda, meclis ço¤unlu¤u-
nun karar› olmad›kça yarg›lanamazlard›. Meclisi Mebusan, ken-
disine gönderilen kanun tasar›lar›n› görüflür; red ya da kabul
eder ya da de¤ifliklikler yapard›. Bütçe kanunu, bakanlar›n kat›l-
mas›yla görüflüldükten sonra son fleklini al›rd›. 1876 Anayasa-
s›’yla öngörülen bu sistem, uygulamada gerçeklefltirilemedi.
Acele toplanmas› gereken Meclis “Talimat› Muvakkate” ad› ve-
rilen geçici bir düzenlemeye göre 80 Müslüman ve 50 Hristiyan
üyeden olufltu. 1877 fiubat›’nda da çeflitli iç ve d›fl siyasî olay-
lar neden gösterilerek II. Abdülhamit taraf›ndan da¤›t›ld›. ‹kinci
kez ancak 30 y›l sonra, 1908’de topland›. 1909’da da 1876 Ana-
yasas›’n›n Meclisi Mebusan ile ilgili kimi hükümleri de¤ifltirile-
rek bu kurumun durumu sa¤lamlaflt›r›lmaya çal›fl›ld›. Bu kez de
iktidardaki ‹ttihat ve Terakki Partisi’nin tutumu yüzünden, ana-
yasan›n öngördü¤ü biçimde çal›flamayan Meclisi Mebusan,
1914’te yap›lan yeni anayasa de¤iflikliklerine karfl›n hiçbir za-
man milletin egemenli¤ine dayanan bir yasama organ› olamad›.
MECMUA,
toplan›p biriktirilmifl, düzenlenmifl fleylerin tü-
mü; seçilmifl yaz›lardan, fliirlerden oluflturulan yazma kitap;
dergi. ‹kinci anlam›yla, antoloji niteli¤indeki yap›tlara divan
edebiyat› döneminde mecmua denilmifltir. Ayr›ca birkaç yazar›n
de¤iflik nitelikli ürünlerinin bir araya getirildi¤i yazma kitaplar
da mecmua ad›yla an›lm›flt›r. Böylesi mecmualarda, bir flairin
divan›n›n bütününe rastlamak olas›d›r. Edebiyat tarihi aç›s›ndan
önem tafl›yan mecmualar kapsamlar›na göre flöyle ayr›labilir:
Nazireler mecmualar›; merakl›larca toplanm›fl, antoloji niteli¤in-
deki seçme fliirler mecmualar›; çeflitli konulardaki risalelerin bir
araya getirilmesiyle oluflturulan mecmualar; benzeri konularda
yaz›lm›fl yap›tlar›n topland›¤› mecmualar; tan›nm›fl kiflilerce ha-
z›rlanan, yararl› bilgileri, f›kralar›, özel mektuplar› kapsayan
mecmualar.
MEDDAH,
seyirlik halk oyunlar›n›n yans›lama benzeri kimi
ortak ögelerini kullanarak öykü anlatan kifli. Halk hikâyeleri s›-
n›flamas›nda da konular› ve kiflileri bak›m›ndan gerçekçi olarak
nitelenen anlat›lar, meddah hikâyeleri ad› alt›nda toplan›r. Eski-
den kahvehanelerde dinleyicilerden daha yüksekçe bir yere ko-
nulmufl iskemlesine oturup öykü anlatan meddah›n anlat›mda
yararland›¤› araçlar, elindeki bastonla omuzundaki büyükçe
mendildir. Mendil, ses ve flive taklitleri yaparken, baston da çe-
flitli gürültüler ç›karmak için kullan›l›r. Meddah hikâyeleri ola-
¤anüstü ögelerden ar›nd›r›lm›flt›r. Bu hikâyelerde devlere, peri-
lere, insanüstü güçleri olan kahramanlara rastlanmaz. Medda-
h›n anlat›m› do¤rudan konuflma diline dayan›r. Taklitlerle de
gerçek hayattaki tiplerin benzerleri canland›r›lmaya çal›fl›l›r.
Meddahlar konular›n› hikâye kitaplar›ndan, sözlü halk masalla-
r›ndaki çeflitli olaylardan alm›fllard›r. Bu hikâyelerin kahraman-
lar› toplum içinde her gün rastlanabilecek insanlard›r. Meddah,
anlat›n›n merkezindeki eylemi, e¤lendirici ögelerle, ço¤u kez
ana eylemle ilgisiz, ikinci derecede kifliler, olaylar, f›kralarla ge-
niflletir, çeflitli taklitlerle zenginlefltirir. Hikâyesine, kimsenin
al›nmamas› için “‹sim isme, kisb kisbe, semt semte benzer.
Geçmifl zaman söylenir, yalan gerçek dinlenir, vakit geçer” bi-
çiminde bir kal›p sözle bafllay›p, “Bu k›ssad›r, bir mecmua ke-
nar›nda kaydolunmufl, biz de gördük, söyledik. Her ne kadar
sürçi lisan ettikse affola” biçimindeki bir kal›p sözle de anlat›s›-
n› ba¤lar. Meddah hikâyeleri kentlerde oluflmufl ve geliflmifltir.
Birçok hikâyenin konusu ‹stanbul’un günlük yaflam›ndan al›n-
m›flt›r. Osmanl› döneminde yetiflmifl meddahlar üzerine kesin
olarak bilinenlerin en eskisi Fatih Sultan Mehmet zaman›na ka-
dar uzanmaktad›r. K›ssahan, flehnamehan da denilen ve Türk
hikâye gelene¤inde bir çeflit k›ssalar, hikâyeler anlatan ya da