MEZBAHA
466
de¤ifliklikler meydana gelir. Tohum ve de¤iflikli¤e u¤rayan çi-
çek k›s›mlar›n›n hepsine birden meyve ad› verilir. Meyveler çe-
flitli tiplerdedir. Bafll›ca iki gruba ayr›l›rlar: Basit meyveler, bile-
flik meyveler. Basit meyveler de ikiye ayr›l›r: Aç›lan meyveler,
aç›lmayan (kapal›) meyveler. Aç›lan meyvelerin tohumu örten ve
tohum yapraklar›n›n (karpel) de¤iflmesinden oluflan k›sm› ol-
gunlaflma süresinde kurur ve tohum olgunlaflt›¤›nda aç›l›r. Böy-
le meyvelere “kapsül” meyve denir. Aç›lma bir ya da birkaç yer-
den, yahut delikler aç›lmas› biçiminde olur ve meyve buna gö-
re çeflitli adlar al›r. Çi¤dem, haflhafl, baklagil vb. meyveleri, aç›-
lan meyve tipindedir. Aç›lmayan meyvelerde ise tohum ancak
kendisini saran örtünün çürümesi ya da hayvanlar›n yard›m›yla
serbest kalabilir. Bunlar›n bir bölümü kuru kapal› meyvelerdir
(f›nd›k, ›hlamur, bu¤daygiller). Etli kapal› meyvelerde ise tohu-
mu örten k›s›m ya tamamen etlenmifltir (üzüm, hurma) ya da iç
tabaka sertleflerek tohumla birlikte çekirdek ad›n› alm›flt›r (erik,
kay›s›, fleftali). Bileflik meyvelerde birden fazla meyve bir araya
gelerek tek bir meyve görünümü al›r (bö¤ürtlen). Kimi meyve-
lerde de etlenen k›s›m karpeller de¤il çiçe¤in di¤er k›s›mlar›
olur. Bu durumda etlenen çiçek ekseni, çiçek yapraklar› vb. üze-
rinde çok say›da tohum yer al›r (çilek, incir, dut).
MEZBAHA,
eti yenilen hayvanlar›n kesimlerinin yap›ld›¤›
yer. “Salhane” ya da “kanara” da denir. Türkiye’de mezbaha ifl-
leri, “Mezbaha Yap› Tüzü¤ü” hükümlerine ve Sa¤l›k ve Sosyal
Yard›m Bakanl›¤› ile ‹çiflleri Bakanl›¤› taraf›ndan yürütülür. Tü-
zü¤e göre büyük kentlerde, büyük kent tipi mezbahalar kurul-
mufltur. Nüfuslar›na göre kentlerde üç s›n›f mezbaha infla edilir.
Tüzükte ayr›ca nerelerde mezbaha kurulabilece¤i, zorunlu sa¤-
l›k önlemleri, hayvanlar›n yüzülmesi, kal›nt›lar›n›n sa¤l›k yö-
nünden zarars›z hâle getirilmesi yollar› da ayr› ayr› esaslara
ba¤lanm›flt›r.
MEZHEP,
bir dinin birbirinden farkl› kollar›. Özellikle genifl-
leyip birçok toplumlar› içine alan dinler, de¤iflik etkenlerle mez-
heplere bölünürler. ‹slâml›kta ilk bölünme belirtileri siyasî ne-
denlerle ortaya ç›kt› ve Peygamber’in ölümünden sonra, onun
yerini alacak halifenin seçilmesiyle bafllad›. Üçüncü Halife Os-
man’›n öldürülmesinden sonra da savafla dönüfltü. Bu savaflta
Müslümanlar, fiiîler ve Sünnîler olmak üzere iki kola bölündü.
Arkas›ndan fiiîlerden Haricîler kolu ayr›ld›. Müslümanl›k genifl-
leyip yay›ld›kça uygarl›klar›, felsefeleri, inançlar›, gelenek ve gö-
renekleri çok de¤iflik topluluklar› içine ald›. Yeni din, ne denli
tutucu davran›rsa davrans›n, bunlar›n etkilerinden kurtulamazd›.
Bu nedenle, özellikle fiiîlik, bölgesel inançlar ve kültürlerle kar›-
flarak dallan›p budakland›. Müslümanl›¤›n temel ilkelerini içeren
Kuran’da yer yer ak›lla ba¤daflamayan hükümler, anlat›mlar› de-
¤iflik yorumlara elveriflli ayetler vard›r. ‹slâm din bilginleri, bun-
lar üzerinde de¤iflik yorumlar yapt›lar, Kuran’› yorumlayan ve bir
bak›ma tamamlayan hadislerin derlenip bir araya getirilmesi ve
yaz›lmas› çok gecikmiflti. Siyasî, düflünsel, toplumsal ak›mlar,
kendi görüflleri do¤rultusunda hadisler uyduruyor ya da kimi
hadislerin anlat›mlar›n› de¤ifltiriyorlard›. Bu ifli kiflisel ç›karlar›
için bile yapanlar vard›. Bu durumda, do¤ru olan› ay›rmada ve
elde edilen sonuçlar› de¤erlendirmede görüfl ayr›l›klar› oldu.
Böylece, bellibafll› dört Sünnî mezhep ile Matüridîlik, Eflarîlik,
Cebrîlik, Kaderîlik vb. gibi, birbirine karfl›t ya da koflut, birçok
mezhep türedi. Savafllarla ele geçirilen ülkelerden akan servet,
Arap dünyas›nda bilim ve felsefe hareketlerine yol açt›. Bu ak›m-
lar da bir yandan mezhepleri etkilerken, öbür yandan yüzlerce
tarikattan oluflan tasavvufun do¤up geliflmesine neden oldu.
MEZOPOTAMYA,
‹lk Ça¤’dan bu yana, ‹ran Körfezi ile
Güneydo¤u Toroslar aras›nda uzanan ve Dicle ile F›rat ›rmakla-
r› aras›nda kalan bölgeye verilen ad. Yunanca “›rmaklar aras›n-
daki ülke” anlam›na gelir. As›l Mezopotamya, Ba¤dat yak›n›nda,
iki ›rma¤›n birbirine yaklaflt›klar› yer ile Güneydo¤u Toroslar
aras›nda kal›r. Araplar buraya “Elcezire” ad›n› verir. Ba¤dat en-
leminden ‹ran Körfezi k›y›s›na dek uzanan bölümüyse Güney
Mezopotamya’y› oluflturur. Güneyde kalan alüvyonlu bir ovad›r.
Kuzeye do¤ru, giderek 500-600 m.ye dek yükselen bir platoya
dönüflür. Yukar› Mezopotamya, orta derecede ya¤›fll›, k›fllar› so-
¤uk bir iklime sahiptir. Fakat güneye inildikçe kurak ve s›cak bir
iklime geçilir. Özellikle kuzeydo¤usunda (Musul, Kerkük) zen-
gin petrol yataklar› vard›r. Temel ekonomik etkinlik tar›m ve
hayvanc›l›¤a dayan›r. Mezopotamya, tarihin en eski uygarl›kla-
r›na sahne olmufl, günümüz uygarl›¤›na pek çok miras b›rakm›fl
bir bölgedir. Mezopotamya’n›n tarihi ‹.Ö. 4. binlere dek iner. Bu
dönemde bir yandan Asya kökenli Sümerler, di¤er yandan Sa-
mi kökenli kavimlerin yerleflti¤i bir bölgeydi. Mezopotamya’da
ilk uygarl›¤›n temelini atanlar Sümerler oldu. Yaz›, siyasî örgüt-
lenme, yaz›l› hukuk ve yaz›l› edebiyat ilk olarak Sümerler zama-
n›nda ortaya ç›kt›. Sümer egemenli¤i Mezopotamya’da ‹.Ö. 2.
bin bafllar›na dek sürdü. Daha sonra üstünlük Sami kökenli ka-
vimlere ve onlar›n kurdu¤u devletlere geçti. Akad, Babil, Asur
devletleri bu devirlerde kuruldu. Sami kökenli bu devletlerin y›-
k›l›fl›ndan sonra Mezopotamya’da siyasî egemenlik köken ola-
rak Mezopotamyal› olmayan uluslar›n ve devletlerin eline geçti.
S›ras›yla Pers ‹mparatorlu¤u, Büyük ‹skender ‹mparatorlu¤u,
Helenistik krall›klar, Partlar, Roma, Bizans imparatorluklar›,
Araplar ve son olarak da Osmanl›lar, Mezopotamya’ya egemen
oldular. Bugün Mezopotamya, büyük bölümüyle Irak olmak
üzere, Suriye ve Türkiye topraklar› içinde kalmaktad›r.
MEZOSFER
→
ATMOSFER
MIKNATIS,
demir ya da çeli¤i kendine çekme özelli¤i olan
madde. Bir tür manyetit olan m›knat›s tafl› do¤al, elektrom›kna-
t›s ise yapay m›knat›st›r. M›knat›s, kendi çevresinde bir manye-
tik alan oluflturabilen bir maddedir. Kendisini m›knat›slayan
manyetik alan ortadan kalkt›¤›nda bu özelli¤ini sürdüren mad-
delere kal›c› m›knat›s denir. Bir atom orbitalinde dönmekte olan
elektron ya da bir demir atomu, gerçek anlamda kal›c› m›knat›-
sa en iyi örnektir. Yapay kal›c› m›knat›slar ise uzun sürede m›k-
nat›sl›k özelliklerini yitirirler.
MISIR,
bu¤daygillerden, anayurdu Güney Amerika olan ve
bugün dünyan›n birçok yerinde yetifltirilen bitki
(Zea mayo)
ve bunun bir koçan üzerinde s›ralanm›fl meyveleri. M›s›r, ›l›k ve
ilkbahar› ya¤›fll› geçen iklimleri sever. M›s›r, 1520’de Ameri-
ka’dan ‹spanya’ya getirilmifl ve bütün Avrupa’ya yay›lm›fl, Türki-