MÜZ‹K
485
konular›nda gittikçe fazla tecrübe kazan›larak, halka daha genifl
bilgi, k›sa zamanda ve s›kmadan verilmeye baflland›. Üniversite
müzeleri, yurt içi ve uluslararas› gezici müzeler kuruldu. Sergi-
lenen konular›n say›s› da h›zla artt›. Avrupa’da halktan al›nan
vergilerle kurulan müzeler, ABD’de daha çok özel sermayenin
yard›m›yla olufltu. Türkiye’de ise 19. yüzy›l›n ortalar›na kadar
sadece sarayda padiflahlar›n özel koleksiyonlar› vard›. Eski ya-
p›tlar, saraydaki “Enderun Hazinesi”nde, Peygamber’in eflyala-
r›ysa “H›rkai fierif” dairesinde muhafaza edilmekteydi. ‹lk kez
1846 y›l›nda Damat Ferit Pafla’n›n Millî Savunma Bakanl›¤› s›-
ras›nda baz› yap›tlar Aya ‹rini Kilisesi’nde topland›. Müzei Hü-
mayun ad› verilen bu müzenin baflkanl›¤›na getirilen M. Dethi-
er 1874’te Eski Eserler Tüzü¤ü’nü ç›kartarak o zamana kadar sü-
ren eski eserlerin yurt d›fl›na ç›kar›lmas› olay›n› önlemeye u¤-
raflt›. Ondan sonra müdürlü¤e getirilen Osman Hamdi Bey, Türk
müzecili¤ine büyük hizmetler verdi. 1891’de Arkeoloji Müze-
si’nin, 1917’de Eski fiark Eserleri Müzesi’nin aç›lmas›n› sa¤lad›.
Türkiye’de müzecili¤in ilk bafllad›¤› kent olan ‹stanbul’da bugün
Topkap›, Ayasofya, Yerebatan, Resim ve Heykel, Belediye mü-
zeleri ve Askerî müzeler vb. bulunmaktad›r. Ankara’daysa Et-
nografya ve Arkeoloji müzeleri vard›r. Tarihî yap›tlar aç›s›ndan
çok zengin olan Türkiye’de kurulan müzelerin say›s› son y›llar-
da artm›fl, bu arada özel müzeler de kurulmaya bafllanm›flt›r.
MÜZ‹K,
duygular› ya da imgeleri anlatmak için sesleri melo-
di, armoni, polifoni gibi biçimlerde düzenleme sanat›; bu biçim-
de düzenlenmifl seslerden oluflan yap›tlar›n okunmas› ya da ça-
l›nmas›. Güzel sanatlar›n en önemli ve en güçlülerinden biridir.
Müzikte insan sesiyle, insan sesini taklit ederek yap›lm›fl sazlar
temeldir. Bütün güzel sanatlarda oldu¤u gibi müzik de en ilkel
toplumlara kadar uzanmaktad›r. Bu konuda en eski belgeler ‹.Ö.
4. yüzy›ldan kalmad›r. Bu yüzy›lda M›s›r’da nefesli ve telli çalg›-
lar oldu¤u bilinmektedir. Müzi¤in flark› biçimiyle do¤du¤u, en
eski müzik arac› olan insan sesinin uzun süre tek müzik arac›
olarak kald›¤› kesinlikle saptanm›flt›r. Eski Ça¤ müzi¤inin Yu-
nan uygarl›¤› üzerinde büyük etkisi oldu. Dönemin büyük filo-
zoflar› ve matematikçileri olan Aristoteles, Platon, Pitagoras
vd.nin müzi¤e verdikleri biçim, ufak de¤iflikliklerle Orta Ça¤’a
kadar etkisini korudu. Edebiyat ve çizgisel sanatlarda oldu¤u
gibi, müzikte de her at›l›m, her sivrilmifl kifli belli bir tarihî sü-
recin ürünüdür. Ancak müzi¤e bu bak›fl aç›s›ndan yaklafl›lmas›,
s›n›rlar› belirli bir tarihle ele al›nmas› çok yenidir. 18. yüzy›la
kadar müzik kuram›yla ilgilenenler hep ça¤dafl müzikle s›n›rl›
kald›lar, geçmifl dönemlerin müzi¤ine yönelmediler. Her kufla-
¤›n kendi müzi¤iyle yetinmesi nedeniyle müzik uzun süre ulus-
lar›n kültür bütünlü¤ü içinde yerini alamad›. Müzik kuramlar›n-
da yavafl yavafl sanat kiflili¤inin süreklili¤i ilkesi yerlefltikçe fli-
ir tarihi, edebiyat tarihi, çizgisel sanatlar tarihi gibi bir de müzik
tarihi olufltu. 1757-1781 y›llar› aras›nda Rahip Gianbattista
Martini’nin yay›mlad›¤› “Storia della Musica” (Müzik Tarihi),
Yunan müzi¤i s›n›fland›rmas›n› ele alan ilk kitap oldu. 19. yüz-
y›l›n sonlar›na do¤ru da müzik bilgisi (müzikoloji) do¤ru.