TARANCI, Cahit S›tk›
615
denle Gülhane Hatt›hümayunu da denilen Tanzimat Ferman›,
dolay›s›yla, bu adla an›lagelmifltir. Tanzimat’tan 19. yüzy›l son-
lar›na dek sürdü. Tanzimat dönemi Türk edebiyat›nda ilk de¤ifl-
meler gazetelerin arac›l›¤›yla bafllad›. ‹lk Türk gazetesi Takvimi
Vekayi 1831’de devlet eliyle ç›kar›ld›. 1844’te tarihçi Hayrullah
Efendi’nin yazd›¤›, teknik bak›mdan tiyatro bile denilemeyecek
“Hikâye-i ‹brahim Pafla be-‹brahim-i Gülfleni” adl› oyun görül-
dü. ‹lk roman örne¤i ise Yusuf Kâmil Pafla’n›n Fénelon’dan çe-
virdi¤i “Télémaque”t›. Tanzimat sanatç›lar›n gerçeklefltirdikleri
ilk yenilik nesir dilindeydi. Bu sanatç›lar›n hemen hepsi sanat›n
amac›n›n halk› e¤itmek oldu¤unda birlefliyorlard›. Halk› e¤it-
mekse halk›n anlayabilece¤i bir dille yazmay› gerektiriyordu. Bu
nedenle uzun, süslü cümleler yerine, noktalama iflaretlerinin
kullan›ld›¤› düflünce cümlesine dayal› bir anlat›m gelifltirildi.
fiinasi, 1860’ta Agâh Efendi ile birlikte ç›kard›¤› Tercüman› Ah-
val gazetesinin ilk say›s›na yazd›¤› “Mukaddime”de dilde sade-
leflmenin ölçüsünü ve amac›n› aç›klad›. fiinasi’nin yan› s›ra Na-
m›k Kemal, “Lisan› Osmani’nin Edebiyat› Hakk›nda Baz› Müla-
hazat› fiamildir” bafll›kl› makalesinde, Ziya Pafla ise “fiiir ve ‹n-
fla” adl› yaz›s›nda divan edebiyat›n› öz ve biçim aç›s›ndan elefl-
tirdiler. Temelde, Tanzimat fliiri, sanat›n toplum için oldu¤u il-
kesine dayan›r. Böylece eski fliirin dünyas›na bütünüyle karfl›t
bir düflünce ve eylem fliiri gelifltirilir. Bu nedenle yeni bir ses,
yeni bir söyleyifli arayan Tanzimat sanatç›lar› as›l yenili¤i özde
gerçeklefltirirler. Tanzimat edebiyat›n›n ikinci büyük kufla¤› sa-
y›lan Recaizade Ekrem ve Abdülhak Hamit ise, toplumsal tema-
lardan uzaklaflt›lar. Mülkiye Mektebi ile Galatasaray Sultanisi
edebiyat ö¤retmenliklerinde de bulunan Recaizade Ekrem, dö-
nemin gençleri üzerinde fliirlerinden çok, edebiyat ve fliirle ilgi-
li düflünceleriyle etkili oldu. Özellikle “Talimi Edebiyat”, “Zem-
zeme”, “Takdiri Elhan” adl› kitaplar›nda fliirin tek amac›n›n gü-
zellik oldu¤unu savundu. fiiir dilindeki devrimi as›l Abdülhak
Hamit gerçeklefltirdi. Ondan önce, eski fliirin beyit anlay›fl› yeri-
ne anlam bütünlü¤ü anlay›fl› getirilmifl, ama yine de eski biçim-
lerden s›yr›l›namam›flt›. Abdülhak Hamit biçim tutsakl›¤›n› k›r-
makla kalmad›, ço¤u kez dil kurallar›na bile boflverdi. Ölüm dü-
flüncesi, bireysel ac›lar, aflk ve tabiat, hepsinin üstünde de me-
tafizik düflünüfl, Hamit’in fliirlerinin belli bafll› temalar› aras›n-
dayd›. “Ölü”, “Hacle”, “Garam” gibi kitaplar›ndaki fliirleri yay›m-
land›klar›nda övgüyle karfl›land›, döneminde “flairiazam” ad› ve-
rilerek Bat› etkisindeki yeni fliirin gerçek temsilcisi say›ld›. Tan-
zimat döneminde Bat›’ya aç›l›flla birlikte, divan edebiyat›nda bu-
lunmayan makale, an›, elefltiri, öykü, roman, tiyatro gibi türler-
de ilk örnekler verildi. Makale, elefltiri türleri gazeteler arac›l›-
¤›yla ve nesir dilinin oluflturulmas›yla geliflti. Öykü ve roman-
daysa öncülü¤ü çeviri yüklendi. Asl›nda roman say›lamayacak,
daha çok ö¤retici ve felsefî bir nitelik tafl›yan “Télémaque”tan
sonra “Sefiller”, “Robinson Cruzoe”, “Monte Cristo”, “Atala”,
“Pol ve Virjini” gibi romantik edebiyat›n ürünleri birbiri ard›nca
çevrildi. Ayn› dönemde ilk roman örneklerini veren fiemsettin
Sami, Nam›k Kemal ve Ahmet Mithat’›n da romantizmin etkisin-
de kald›klar›, ikinci kuflak romanc›lar› olan Recaizade Ekrem,
Samipaflazade Sezai ve Nabizade Naz›m’›nsa gerçekçili¤e yö-
neldikleri görüldü. Bir edebiyat türü olarak ilk tiyatro ürünleri-
nin Tanzimat döneminde yaz›lmas›, bir sahne sanat› olan tiyat-
ronun toplumu e¤itmedeki rolüne ba¤lanabilir. Fransa’da bu-
lunduklar› y›llarda tiyatro sanat›n› tan›yan ve etki gücünü gören
Tanzimat sanatç›lar› bu türün de ilk yerli örneklerini vermekte
gecikmediler. Öykü ve roman d›fl›nda, hemen her türde ilk
ad›mlar› atan fiinasi, ortaoyunu tiplerinden de yararlanarak Bat›
tiyatro tekni¤inin uyguland›¤› ilk yerli oyun say›lan “fiair Evlen-
mesi”ni yazd›. fiinasi’den sonra Nam›k Kemal ve Abdülhak Ha-
mit tiyatro türünü benimseyen ve bu türde en çok ürün veren
yazarlar oldular. Bu dönemde yaln›z tiyatro ile u¤raflan yazarlar
Ali Haydar ve Direktör Ali Bey’di. Klasik trajediye uymak için
manzum tiyatroyu deneyen Ali Haydar’›n yan› s›ra Direktör Ali
Bey komedileriyle tan›nd›. Dil ve tarih alanlar›nda verdi¤i “fie-
cerei Türki” ve “Lehçei Osmani” adl› yap›tlar›yla Türkçülük dü-
flüncesinin öncülerinden olan Ahmet Vefik Pafla ise Moliére’den
yapt›¤› çeviri ve uyarlamalarla Türk tiyatro edebiyat›na katk›da
bulundu¤u gibi, Bursa’da valiyken kurdu¤u tiyatroyla Türk tiyat-
rosunun gelifliminde önemli bir rol oynad›.
TAPINAK,
dinî törenler yap›lmaya, tanr›lara tap›n›lmaya özgü
yerlerin genel ad›. Yap› sanat› bilmeyen ilkel topluluklarda tap›n-
malar, ço¤unlukla belirli yerlerde yap›l›rd›. fiamanl›k döneminde
göçebe Türkler, dinî törenlerini ve tap›nmalar›n› bir a¤aç, özellik-
le kutsal sayd›klar› kay›n a¤ac› çevresinde yaparlard›. Hindis-
tan’›n en eski tap›naklar›, kayalar içine oyulmufl ma¤aralard›.
Yeryüzünün en eski tap›nak yap›lar›n›n kal›nt›lar›, Yukar› Mezo-
potamya dolaylar›nda bulunmufltur. Bunlar›n ‹.Ö. 4 bin y›llar›n-
da yap›lm›fl olduklar› san›l›yor. Tap›naklar›n biçimleri dinlere,
dinlerin Tanr› anlay›fllar›na göre de¤iflir. Çoktanr›l› dinlerde, her
tanr›n›n tap›na¤›, o tanr› için yap›lan tap›nma törenlerine uygun
biçimlerde düzenlenmifltir. Yeryüzünün en görkemli yap›lar› ta-
p›naklar, camiler, kiliselerdir. Eski Amerika yerlilerinin ‹nka ve
Maya uygarl›klar› da tap›naklar›n›n görkemli olmas›na özen gös-
termifllerdir. Bu nedenle, mimarl›k sanat›n›n geliflip olgunlaflma-
s›nda, tap›nak yap›m›n›n en büyük etken oldu¤u kabul edilir.
TARANCI, Cahit S›tk›
(1910 Diyarbak›r-1956 Viyana),
flair. Ortaö¤renimini Saint Joseph ve Galatasaray liselerinde ta-
mamlad› (1931). Mülkiye Mektebi’nde ve Paris Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nde okudu. II. Dünya Savafl›’n›n Fransa’ya s›çramas›
üzerine Türkiye’ye dönünce (1940) askerlik hizmetine al›nd›.
Ankara’da Anadolu Ajans›’nda mütercimlik yapt› (1944). Bir ara
Toprak Mahsulleri Ofisi’nde çal›flt›. Son görevi Çal›flma Bakan-
l›¤›’nda mütercimlikti. ‹ki y›l süren hastal›¤› sonunda Viyana’da
öldü. Muhit ve Serveti Fünun dergilerinde (1930) ç›kan ilk fliir-
leri, temiz dili ve yeni bulufllar›yla dönemin edebiyat çevrelerin-
de ilgi uyand›rd›. Belli duygular› hece ölçüsüne ba¤l› olarak ifl-
ledi¤i bu evresinde Ahmet Hamdi, Necip Faz›l etkileri tafl›rken,
giderek 19. yüzy›l Frans›z flairlerinin dünyas›na girdi. Özellikle
Baudelaire ve Verlaine’den etkilendi. Daha sonra Varl›k, ‹stan-
bul, Do¤ufl, Yarat›fl dergilerinde (1944-1945) yay›mlad›¤› fliir-
lerde Garip hareketinin yönelifllerinden esinlendi. Hece ölçü-
sünde duraklar› atarak yeni uyumlar arama kayg›lar›na ba¤l› es-
ki tekni¤ini de¤ifltirdi; biçimde daha serbest, konularda yaflama,
gerçe¤e daha aç›k fliirler yazd›. Bafll›ca yap›tlar›: “Ömrümde Sü-
kût (1933), “Otuz Befl Yafl” (1946), “Düflten Güzel” (1952),
“Sonras›” (1957).