YAZILIKAYA
660
lad›. Resimyaz›n›n geliflme gösterdi¤i kavimler aras›nda M›s›rl›-
lar, Sümerler, Asur ve Kaldeliler, Çinliler ve Amerika’daki ‹nka-
lar ile Aztekler say›labilir. M›s›r ve Mezopotamya uygarl›klar›n-
daki resimyaz›lar›n tarihi ‹.Ö. 3000 y›llar›na kadar inmektedir.
Resimyaz›n›n en tipik örne¤ini de M›s›r hiyeroglifi oluflturur.
Önceleri yaln›z tafllara yaz›lan hiyeroglif yaz›s›, sonralar› tahta ve
eflyalar üzerine de yaz›ld›. Nihayet bir çeflit kalem ve boyalar kul-
lan›larak papirüs k⤛tlar› üzerine çizilmeye bafllanan hiyeroglif,
zamanla hiyeratik yaz›y› ortaya ç›kard›. Hiyeratik yaz›n›n daha
pratik ve basit hâle getirilmesiyle de demotik yaz› ortaya ç›kt›.
Resimyaz›s›n›n Sümerlerde geliflmesi ve evrimleflmesi çiviyaz›-
s› biçiminde oldu. Çiviyaz›s›, sivri aletlerle kil tabletler üzerine
yaz›l›yor, daha sonra bu tabletler piflirilerek yaz›n›n tablet üzerin-
de sabitleflmesi sa¤lan›yordu. Medlerin, Perslerin ve Hititlerin
kulland›¤› çivi yaz›s›nda da, hiyeroglifte oldu¤u gibi harf kavra-
m› geliflmemiflti. Eflyalar ve kavramlar çivi biçiminde birleflik
çizgilerle ifade ediliyordu. Resimyaz›y› mükemmel say›lacak bir
flekilde gelifltiren kavimlerin bafl›nda Çinliler gelir. Çin yaz›s›n-
da her kavram belli bir flekil ile gösterilmektedir. Bu bak›mdan
Çin yaz›s›nda binlerce kavram-harf vard›r. Ancak Çinliler, yaz›-
lar›n› gelifltirerek alfabe ve harf sistemine gelmediklerinden, bir
zamanlar mükemmel say›lan yaz›lar› bugün anlafl›lmas› en zor
yaz›lardan biri hâline gelmifltir. Düflünce ve sözleri ifade etmede
resimyaz› ve flekil yaz›s› yetersiz kal›nca sesleri ve heceleri ay›rt
etmeye yarayacak flekillerin, yani harflerin ortaya ç›k›fl› yaz›da
büyük bir aflama oldu. Böylece her uygarl›k çevresindeki kavim
ve uluslar, konufltuklar› dile özgü sesleri ya da heceleri belirten
k›sa iflaretler buldular. Önceleri yaln›zca sessiz harfler için flekil-
ler bulundu. Daha sonra sesli harfler ortaya ç›kt›. Harflerin yan
yana gelmesiyle heceler, hecelerin bitiflmesiyle de sözcükler ya-
rat›l›yordu. Her sesin ayr› bir harfle gösterildi¤i yaz› türü fonetik
yaz› (ses-yaz›) oldu. Fonetik yaz› genel olarak iki farkl› geliflme
gösterdi: hece yaz›s› ve harf yaz›s›. Hece yaz›s›, hecelerin ayr›
ayr› harflerle gösterilmesinden oluflur. Bu yaz›n›n en köklü örne-
¤i Sanskrit yaz›s›d›r. Japon ve k›smen Çin yaz›s› da bu gruba gi-
rebilir. Her sesin ayr› bir harfle gösterildi¤i yaz›ya da harf yaz›s›
(ya da alfabe) denmektedir. Bu yaz›y› da ilk kullananlar Fenike-
liler oldu. ‹.Ö. 2000-1500 y›llar› aras›nda geliflme gösteren Fe-
nike alfabesi, hepsi sessiz olan 22 harften olufluyordu. Fenike
alfabesi ‹yonya’ya, oradan da Yunanistan’a geçti. Yunanl›lar, Fe-
nike alfabesine sesli harfleri de ekleyerek alfabeyi daha kullan›fl-
l› bir duruma getirdiler. Yunan alfabesi Roma’ya geçti ve burada
birçok harfin biçimi de¤iflikli¤e u¤rayarak Lâtin alfabesi do¤du.
Fenike alfabesinin bir kolu da Arap ve ‹brani yaz›lar›n› do¤urdu.
Bu yaz›lardan bütünüyle ba¤›ms›z olan Göktürk alfabesi, Runik
alfabe gibi türler de vard›r. Yunan yaz›s›n›n Ortodoks ‹slâvlar
aras›nda yayg›nlaflmas›ndan Kiril alfabesi ortaya ç›kt›. Türkler
uzun süre Göktürk yaz›s›n› kulland›lar. Daha sonra Uygur Türk-
leri Sogd alfabesinden yararlanarak Uygur yaz›s›n› gelifltirdiler,
‹slâmiyetin kabulünden sonra da Arap yaz›s› kullan›lmaya bafl-
land›. Arap alfabesinde olmayan “p”, “ç” ve “j” harfleri de ekle-
nerek 31 harfli bu alfabe yüzy›llar boyu Türkler taraf›ndan kulla-
n›ld›. Cumhuriyet döneminde 1 Kas›m 1928’de ç›kar›lan bir ya-
sayla birkaç de¤ifliklikle Lâtin alfabesi kabul edildi. Rusya’ya
ba¤l› cumhuriyetler ve Asya’daki ba¤›ms›z Türk devletlerinde ya-
flayan Türkler, lehçe farklar›n› belirten ilâve harflerle gelifltirilmifl
Kiril alfabesi kullanmaktad›rlar.
YAZILIKAYA,
Hitit aç›k hava tap›na¤›. Hattuflafl’›n (Bo¤az-
köy) 1 km. kadar kuzeydo¤usundad›r. Burada, üzerlerine Hitit
panteonunda yer alan tanr› ve tanr›çalar›n kabartmalar› ifllenmifl
iki do¤al kaya galerisi vard›r. Kurulufl tarihi IV. Tudhalya (‹.Ö.
1250-1220) devrine kadar iner. Bat› yönündeki büyük galerinin
do¤u duvar›nda tanr›lar ve iki tanr›ça yer al›r. Bu iki kabartma di-
zisinin birleflme k›sm›nda tanr› Teflup ve tanr›ça Hepat karfl›l›kl›
olarak bulunurlar. Do¤udaki küçük galerinin duvarlar› üzerinde
on iki tanr› kabartmas› vard›r. E. Laroche, Yaz›l›kaya’daki tanr› ve
tanr›ça adlar›n› gösteren hiyeroglifleri inceleyerek bunlar›n Hur-
ri tanr› ve tanr›çalar›na efl oldu¤unu ortaya ç›karm›flt›r.
YAZMA,
elle yaz›lm›fl kitap. 15. yüzy›lda matbaan›n bulunu-
fluna dek kitaplar elle yaz›lm›fl, as›l nüshadan yine el yaz›s›yla
kopya edilerek ço¤alt›lm›flt›r. Bu durum gerek yaz›c›l›¤›n, gerek-
se kitap süslemenin bir meslek hâline gelmesine yol açm›flt›r.
Türkiye’de 1726’da ilk resmî matbaan›n kurulmas›ndan sonra da
kitaplar›n elle yaz›lmas› sürmüfltür. Bas›m tekni¤inin geliflme-
siyle ancak Tanzimat’ta basma kitaplar yayg›nlaflm›flt›r.
YED‹GÖLLER M‹LLÎ PARKI,
Bolu’nun Mengen ve Y›-
¤›lca ilçeleri s›n›r›nda ulusal park. Yaklafl›k 2.020 hektarl›k bir
alana yay›l›r. Yedigöller’i içine alan park 1965’te millî park ilân
edildi. Do¤al bir alan› kaplayan Yedigöller Millî Park›’nda alaba-
l›k, soyu tükenmekte olan karaca ve geyikler için üretme istas-
yonlar› vard›r. Yaz turizmi aç›s›ndan önemli olan parka Bolu ve
Mengen’den ayr›lan yollarla ulafl›l›r.
YED‹KULE,
‹stanbul’da yedi kuleden oluflan kale. Kocamus-
tafapafla (Samatya) ve Kazl›çeflme aras›nda yer al›r. Kale, Bizans
döneminde befl kuleli olarak yap›ld›. Fatih döneminde iki kule
daha eklendi ve “Yedikule” ad›yla an›lmaya baflland›. Osmanl›-
lar Yedikule’yi üst düzeydeki siyasî mahkûmlar›n hapis yeri ola-
rak kulland›lar. II. Osman da (Genç Osman) burada öldürüldü.
Günümüzde müze olarak kullan›lmaktad›r.
YEHOVA,
Yahudilerin Tanr›’ya verdikleri ad. ‹branice “o’dur”
anlam›na gelen “Yahu” deyiminden türetilmifltir. Bafllang›çta
“Yaho” ya da “Yahu” fleklinde kullan›lan terim daha sonralar›
“Yehova” biçiminde kullan›lm›flt›r. Babil sürgününden sonra bu
terim kullan›lmad› ve hahamlar Kutsal Kitap’› okurken Yehova
yerine Tanr›’n›n baflka adlar›n› ya da “Adonai” (Rabbim) sözcü-
¤ünü kullanmaya bafllad›lar.
YEMEKBORUSU,
yutaktan bafllayan, boynun ön taraf›n-
dan, gö¤üs ve kar›n bofllu¤undan dikey olarak geçip mideye
inen, kas ve zardan yap›lm›fl boru. Geliflmifl hayvanlara özgü bir
oluflumdur. ‹nsanlarda ortalama 25 cm. uzunlu¤unda, 2-3 cm.
çap›ndad›r. Yiyecekler mideye, yemekborusu kaslar›n›n hareket-
leri yard›m›yla gönderilir. Yemekborusu hastal›klar›, genellikle
komflu organlar›n rahats›zl›klar›na ba¤l› olarak ortaya ç›kan, s›-
k›flma, iltihaplanma vb.dir.
YEMEN CUMHUR‹YET‹ (Birleflik),
Arap Yar›mada-
s›’n›n güneybat› ucunda devlet. Kuzeyde Suudi Arabistan, do¤u-